SORUN SADECE DEPREM Mİ?

   Depremle yatıp depremle kalkar olduk.Hepimizde bir korku,bir telaş,endişe…Televizyonlarda depremde bu dünyadan göçen canlarımızın hayat hikayeleri,yarım kalmışlıkları var.Konuşmalar,konuşmalar…Çözüm konusuna gelince her şey konuşmalardan ibaret…1999 depreminden sonra deprem yönetmelikleri,kullanılan malzemeler,standartlarda büyük değişiklikler olmuştu.99 depreminden sonra yapılan binalar,önce yapılan binalara göre çok daha sağlam ve güvenilirdi.Ancak Kahramanmaraş depreminde yeni yapılan binaların yıkılması ortada büyük bir etik sorununu gözler önüne serdi.Toplumun her alanında yaşanan bozulmalar bugün depremle yüzünü gösterdi.

   Doğru söyleyeni dokuz köyden kovduğumuz bir toplumda maalesef ki arsız güçlü olunca,haklı suçlu oldu.Herkes işini yürütmenin bir yolunu buldu,tanıdıklar sokuldu araya,işler halloldu.Tanıdığı olmayanlar da yavaş yavaş yetenekleriyle kayboldu.Toplumun en küçük birimi olan aileden başlayacak olursak Atatürk’ün bu konudaki sözleri bizim için çok büyük önem arz eder. “Malumdur ki ,bir toplumu teşkil eden fertlerin müşterek bir vazifesi vardır.Herkes doktor olmaz,herkes çiftçi olmaz herkes sanatkar olmaz.İş bölümü lazımdır.Bu genel işbölümü arasında ki bunlara özel vazife dersek ,kadınların kendilerine ait özel vazifeleri vardır.Kadının en mühim vazifesi validelik vazifesidir.Bir milletin ilk mektebi kadının kucağıdır.Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir.Bu itibarla kadınlar alim olacaktır ,fen sahibi olacaktır.”Atatürk’ün bu sözleri doğrultusunda baktığımızda bir milletin ilk mektebinin kadının kucağı olduğu bir çok ailede unutulmuş görünüyor. Toplum olarak bir çok değeri unutmuş görünüyoruz.Doğruluk,dürüstlük,güven,merhamet gibi.Karakterli insanların yetiştirilmesini bırakıp kolay yoldan zengin olmanın hesapları ne kadar çoğaldıysa toplum da o kadar çöküntüye uğradı.Haksızlığa uğrayanları koruyamadığımız,”bana dokunmayan yılan bin yıl  yaşasın” dediğimizde çöktü bu toplum.Yanlışa yanlış diyemediğimizde,sessizlerin sesi olamadığımızda çöktü.Okumadığımız kitaplar,kendimizi kaptırıp başından ayrılamadığımız diziler hergün biraz daha enkaz altında bıraktı bizi.Beynimiz sahte dünyalarda oyalanırken düşünme ,sorgulama kabiliyetimizi yitirdik.Komşusunun çocuklarının açlığının farkında bile olmayıp Survivor’daki yarışmacının açlığına üzülenler oldu.Televizyonlarda gösterilen (haberler de dahil) her şeye inanır olduk.Büyük acıları bile birkaç hafta sonra unutup,ders almak bir yana hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza devam edebildik..

   Toplumca bizi farklı kılan ne kadar değerimiz varsa hepsini değersizleştirdik.Bir an önce toplumsal değerlerimizi geri kazanmaya önem vermeli ,bu konuda çok önemli adımlar atmalıyız.Hepimiz el ele verirsek,bu değerler tekrar kazanılacak,herkes işini  doğruluk ve dürüstlükle yapacak,doğru söyleyen değil yanlışı savunanlar dokuz köyden kovulacaktır.