SOLCULAR ve VATANSEVERLİK

Bugünlerde her yerde HDP konuşuluyor. 

Farklı yanıt vereceğim: 

Euskadi Ta Askatasuna/ETA… 

Yani, “Bask Ülkesi Ve Özgürlük” adlı örgüt… 

Kuzey İspanya ve güneybatı Fransa'daki Bask'ta silahlı ayrılıkçı Marksist-Leninist örgüt… 

1950’lerin başında dergi çıkaran ve doğrudan eylem yapan “Ekin” adlı öğrenci grubundan doğdu: 31 Ekim 1959. 

Donostia San Sebastian’daki ilk eyleminde 22 aylık bebeğin de ölmesi örgüte “bebek katilleri” adının verilmesine sebep oldu… 

Toplamda ETA, 465’i sivil 829 kişiyi öldürdü. 22 bin kişiyi yaraladı. (Türkiye’de PKK’ya karşı kurulan “JİTEM” ve “Susurluk Çetesi” gibi illegal yapılar ETA için de meydana getirildi: GAL (Anti-terörist Kurtuluş Grupları.) Bunlar, 56 ETA militanını infaz etti. 

ETA, sadece illegal örgüt değildi. Sloganı vardı: Bietan jarrai! (İkisine de ayak uydurun!) Sembolündeki iki figür bunu anlatıyordu; (siyaseti temsil eden) baltaya sarılı (silahlı mücadeleyi temsil eden) yılan! 

Yıl, 1986. 

ETA, bir dönem üyesi olup yolunu ayıran Maria Dolores Katarin’i bebeğiyle birlikte yürürken öldürdü. 

Bunu üzerine Bask bölgesinde şiddeti lanetleyen protestolar çıktı. Ve, Gesto por la Paz (Bask Ülkesinde Barış Derneği) kuruldu. 

ETA bombalı araçla 21 kişinin ölümüne yol açan Hipercor alışveriş merkezi saldırısını düzenleyince tepkiler kitleselleşti… 

Sivil protestolar üzerine ETA, legal sol-sosyalist partileri “Herri Batasuna” çatısı altında buluşturdu. 

ETA, üyeleri arasında legales / legalak (yasal olanlar), polis kayıtları olmayan ve görünüşte normal hayatlar yaşayan üyelerini de burada topladı. 

Solun “tüm renkleri” dense de partinin sözcü Arnaldo Otegi gibi üst düzey yöneticiler ETA mensubuydu. 

İspanya ve Fransa devleti, şiddette son vereceğine inandığı için Batasuna’nın seçimlere girmesine, İspanya ve Avrupa Parlamentosu’nda yer almasına izin verdi… 

Bu arada ETA, Batasuna ile herhangi bir bağlantıyı reddetse de parti, ETA'nın saldırılarını hiçbir zaman kınamadı. Eylemlerine arka çıktı! Ki ETA üyelerinden bile “Bask askerleri” (Gudariak) diye söz etti… 

Bu arada önemli sayıda Batasuna lideri, ETA'daki faaliyetleri nedeniyle hapsedildi. 

Uzatmayayım… 

Sonuçta, “Bask Açılımı” sonuç vermedi. Batasuna, 2003 yılında kapatıldı. Kararda, başka isimle paravan parti kurulmasına bile izin verilmeyeceği belirtildi. ETA farklı isimlerle (EHAK, ANV, PNV gibi) partiler kursa da hepsi kapatıldı. Konu her seferinde AİHM’ye götürülse de bu mahkeme kararları yerinde buldu! 

ETA, “açılım sürecince” 1989, 1996, 1998 ateşkes ilan edip, bozdu. 

Batasuna kapatılması ardından 2006'da yine silahı bıraktığını söyledi. Kimse artık algı operasyonlarına inanmıyordu. Nihayetinde ETA 5 Eylül 2010'da son bir kez ateşkes ilan etti. Baktılar ki kimse oralı bile olmuyor… 

20 Ekim 2011'de silahlı eylemlerini durdurduğunu, 

2012'de siyasi tüm faaliyetlerine kesin son verdiğini, 

2017'de tüm silah ve patlayıcıları bıraktığını, 

2018'de tüm yapılarını tamamen feshettiğini açıkladı. (ETA’nın bu kararlarında yanında Kofi Annan, Jimmy Carter, Tony Blair, -İngiltere Downing Caddesi Genelkurmay Başkanı Jonathan Powell- vd vardı…) 

Şimdi: 

Bu yazdıklarımdan “ETA” adını çıkarıp “PKK” yazabilirsiniz… 

Bu yazdıklarımdan “Batasuna” adını çıkarıp “Emek ve Özgürlük İttifakı” yazabilirsiniz… 

Aradığım polemik değil, şu: 

ETA’ya silah bıraktıranlar PKK'ya niye silah veriyor? 

Sanırım koşa koşa ittifaka giden sosyalist arkadaşlarda bu sorunun yanıtı vardır… 

Soner Yalçın'a ait buraya kadar okuduklarınız. 

Kendisi sosyalist/komünist yazardır. 

Aynı vakit, bir döneme damgasını vuran, "Kurtlar Vadisi" dizisinin konsept danışmanıydı. 

Bilirsiniz, o dizi başladığında sokaklardaki hayat neredeyse dururdu! 

Kemalist bir arkadaş gönderdi
"Çocukluk hastalığından kurtulamayan solcular" başlıklı yukarıdaki yazısını. 

"Beni çok etkiledi, okuduktan sonra oyumun rengini değiştirtti" notunu düşmüş ayrıyeten. 

Hastanedeyim, okumaktan başka yapacak işim yok. 

"İlginç" notunu iliştirdiği için hemen şöyle hızlıca göz attım. 

Örnekleme müthiş. 

Her bir satırı baştan sonra tekrar tekrar okunup sandık başına gidecek insanların başına çivi çakarcasına naķış gibi işlenmesi gerek. 

Türkiye tam bağımsızlığını kazanma yolunda önemli eşikleri aşa aşa buraya kadar geldi. 

Şimdi önümüzde en kritik, en son eşik kaldı. 

Siz sanmayın ki, 14 Mayıs'taki seçim Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında . 

Bu seçim "barış getireceğiz" diyerek Ortadoğu'yu kan gölüne dönüştüren, yüz milyonlarca insanın ölümüne, evsiz barksız kalmasına, toprağını terketmesine neden olan emperyalist güçlere bilerek veya bilmeyerek hizmet edenler ile "artık yeter! Kanlı ellerini, kirli planlarını bu coğrafyadan çek" diye başkaldıran vatanseverlerin seçimidir. 

"Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum" dediği "kınalı kuzular" ile birlikte emperyalizme karşı en büyük savaşı kazanan Türkiye Cumhuriyeti'nin banisi, büyük deha Mustafa Kemal Atatürk bugün sağ olsaydı eğer, 

Emperyalizmin yatak odasına kadar girmesine ses çıkaramayıp,
"Ne işimiz var Suriye'de, Irak'ta, Libya'da" diyenlere haddini bildirirdi. 

Sen daha asıl meselenin "Türkiye, yönetimi Türklere bırakılamayacak kadar değerli bir ülkedir" olduğunu anlamadın mı! 

"Size özgürlük, adalet getireceğiz" diyenlere aldananların başına neler geldiğini görmen için tüm komşularının mülteci mi olması gerekiyor! 

Bilcümle;
Ey Cumhur, Vatanına sahip çık!