Bugünkü yazımın başlığında sorduğum sorunun yanıtını hemen yine ben vereyim; Geçen haftaya kadar bilmiyordum, skimpflasyonun ne olduğunu ne anlama geldiğini!..

Seksenli yılların ortalarında üniversite eğitimi alırken enflasyon, stagflasyon ve devalüasyon, resesyon gibi kavramları öğrenmiş bilgilenmiştim ama… 

O yüzden bugünkü yazımın başlığında da belirttiğim gibi ‘skimpflasyon’ nedir, bilmiyordum. Ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez geçenlerde bu kavramları ortaya attı. Elbette Mahfi Eğilmez’in bu kavramı ortaya atmasından sonra çoğu yazar, çizer bu konuya ilişkin bir şeyler yazdı, anlattı. Öteden beriye yazılarını, beğeniyle okuduğum, takip ettiğim Can Ataklı ağabeyimde ‘skimpflasyon’ kavramına ilişkin bir yazı kaleme almış. ‘Ağabeyim’ diyorum, çünkü kendisiyle 90’lı yıllardan beri tanışırız, sıkça olmasa da görüşürüz. ‘Erzurum kökenli’ olmasına rağmen Can Ataklı ağabeyimin de bir ‘Balıkesirli’ tarafı vardır. Yaşamının bir bölümünü Balıkesir’de geçirmiştir. O yüzden kendisini ‘Balıkesirli’ olarak da kabul eder, “Ben de Balıkesirliyim” diye hep söyler. En son Can Ataklı ile 2012 yılında Ekrem Balıbek’i anma amacıyla düzenlenen Otel Basri’deki toplantıda görüşüp konuşma olanağı bulmuştum. Sonrasında sanırım 2016’da 15 Temmuz hain kalkışması sonrasında da kısa da olsa bir telefon görüşmesi yapmıştık. Bunun ardından herhangi bir görüşmemiz olmadı maalesef…

Şimdi bu ‘skimpflasyon’ meselesine ilişkin Can Ataklı’nın kaleme aldığı yazısından alıntılar yaparak konuya ilişkin ben de bir şeyler anlatmaya çalışacağım; 22 yıllık AKP iktidarı sonunda bize bunu da yaşattı. Artık skimpflasyona girdik, alışacağız. Hani Milli eğitim bakanı meclis kürsüsünden haykırıyordu ya “Eski Türkiye’yi unutun, bunlar çoktan geçti, alışacaksınız” diye, işte o hesap, alışacağız. Neye mi? Peynir olmayan peyniri almaya, suyu bol sütü içmeye, kreması çok tereyağı yemeye, hatta kumandası olmayan televizyon almaya. Ama bir şeyden kurtulacağız. Artık mal ve hizmetlere zam gelmeyecek. “Yahu dün şunu 50 liraya almıştım ne zaman 60 liraya çıktı?” demeyeceğiz. Fiyatlar hep aynı kalacak. Peki ne olacak? Malın kalitesi düşürülecek, tüketiciye cazip gelmesi için eklenen özelliklerden vazgeçilecek, koruyucu etkenler kaldırılacak, gramajı azaltılacak. İşte buna skimpflasyon deniyormuş. Ekonomist Mahfi Eğilmez’den öğrendik biz de. Türkiye’nin geldiği durumu böyle tarif ediyor. Ne yapalım, alışacağız. İsterseniz gelin AKP iktidarı sayesinde kavuştuğumuz yeni yaşam biçimini anlatan ekonomik tanımları öğrenelim. Skimpflasyon şirketlerin artık sundukları ürün ya da servisin kalitesini düşürdükleri durumu tanımlamak için üretilen bir terim. Firmaların bu yolu tercih etmesindeki ana etken ise kullanılan malzemelerin kalitesini ya da istihdam ettikleri personel sayısını düşürerek kârlılıklarını korumaya çalışması. Özellikle gıda sektöründe ürünün içeriğindeki pahalı maddelerin azaltılarak maliyeti daha düşük maddelerin artırılması skimpflasyonun en fazla görüldüğü örneklerden birisi. Stagflasyon, İngilizce ‘Stagnation’ yani durgunluk/daralma ve ‘Inflation’ yani enflasyon kelimelerinden türetilmiş bir ekonomik terim. Ekonomik hayatta hem durgunluk hem de enflasyon yaşandığı dönemlerde bu iki olgunun birbirini tetiklediğini ve büyüttüğünü anlatmak için kullanılıyor. 1970’li yıllarda kullanılmaya başlanan bu terim gerek klasik iktisat teorisinde gerekse Keynesyen iktisat teoride paradoksal bir durum olarak değerlendirilir. Bunun nedeni genelde enflasyon ve işsizlik arasında ters orantılı bir korelasyon olmasıdır yani biri düşerken diğeri yükselir. Stagflasyonda ise durgunluk artar ve istihdam düşerken talebi karşılayacak arz da yaratılamamaktadır. Her ikisinin de aynı anda yükselmesi içinden çıkılması zor bir sarmal haline dönüşür. Şrinkflasyon herhangi bir ürünün fiyatını artırmadan gramajındaki değişiklikle yapılan gizli zamları açıklamakta kullanılan bir terim. Ürün kalemi açısında fiyat seviyesi korunmuş olsa da aynı paraya alınan mal azaldığı için aslında daha pahalı hale gelmiş oluyor. Çikolata, şekerleme veya cips gibi paketli halde adet olarak satılan ürünlerde karşılaşılan bu durum birçok iktisatçı ve tüketici hakları savunucusu tarafından aldatıcı bir davranış olarak tanımlanıyor. Avrupa’da bu duruma verilen en belirgin örnek olarak İsviçre Alpler’inden esinlenerek üretilen ünlü çikolata markası Toblerone veriliyor. Ağırlığı 170 gramdan 150 grama düşürülen bir paket çikolata için “artık vadiler daha geniş ve tepeler daha az” yorumları yapılıyor. Tanımlar bunlar. Ne diyeyim; “Hay sizin skimpflasyonunuzu.”

Evet, Can Ataklı ağabeyim doğru söylüyor; “hay sizin skimpflasyonunuza!..”