Ne demişti dönemin İçişleri Bakanı 2022 yılında katıldığı canlı yayınlardan birinde:
"Ben ömrümde bir tek güvenlik makalesi okumamış bir adamım. Okumadım yani. Ben içişleri bakanlığı ile ilgili bir şey biliyorum dersem yanlış olur"
Sonra bu sözlerini toparlamaya çalışmıştı bu kez Meclis’te muhalefete yüklenerek:
"Biz terörle mücadele kitabını yeniden yazmayıp da ABD'den yazılan makalelerden öğrenseydik bugün sınırlarımız içerisindeki terörist sayısını 120'ye düşürmezdik… Hepsinin ayakkabı numaralarını biliyoruz…"
Ama gelin görün ki o günden bu güne kaç terörist öldürüldü, işte her hafta askeri açıklamaları izliyoruz ekranda.
Demek ki sayı 120’ye düşmemiş.
Ayakkabı numaralarının ne olduğunun da bu nedenle pek önemi kalmıyor.
Zira terör belası yıllardır Türkiye’nin üzerinde kabus ve gerek sınırlarımızın içinde gerekse dışında istemediğimiz şehit haberlerini almaya da devam ediyoruz.
Türkiye; terör konusunda tamamen yalnızdır ve terörü kurutmak için her türlü sert önlemi almalıdır, buna kimse bir şey diyemez…
Lakin bu noktada bir de başka alana bakmamız şart; sınırlarımızda zaten diken üstündeyken, potansiyel sorun haline gelen ve içinden çıkılmaz bir hal alan mülteciler/göçmenler nasıl oluyor da sınırlarımızdan delik deşik girebiliyor… Güle oynaya, hepsi genç, hepsi mutlu, sırtlarında sadece bir küçük çanta…
İki gün dışa gitseniz, bir valiz eşya alıyorsunuz yanınıza, gelenlere bakıyorsunuz UHD(ultra her şey dahil) tatil köyüne geliyorlar sanki!
Ama dağıtmayalım konuyu; başlığa dönelim.
Güvenlik makalesi kısmına.
Akıl almaz olayların her gün katlanarak yaşandığı ülkemizde bir içişleri bakanının böyle bir cümle kurabilmesi mümkün müdür?
Mümkün olduğunu gördük.
Peki böyle bir cümlenin sarf edilebiliyor olması, makamı ve yapılan işin basitliğini mi gösteriyor; basit bir görev midir İçişleri Bakanlığı?
Liyakat liyakat diye boşuna ağlamıyoruz.
Neyse ki şu an görev yapan İçişleri Bakanı’ndan bu tarz açıklamalar duymuyoruz, en azından polemik, kavga, kızgınlık yok.
Keza güvenlik makalesi okumamış olmak da değildir önemli olan…
Cumhurbaşkanı olabilmek için yükseköğretim şartı var da neden milletvekili seçilmek için böyle bir şart yok örneğin?..
Oy alıp Meclis’e kapağı atmak mıdır amaç; yoksa o görevin yüklediği ağır sorumlulukla aslında her gün daha çok çalışmak, daha çok araştırmak, daha çok okumak mıdır önemli olan?
Gerçekten merak ediyoruz örneğin milletvekillerine sorsak, en son hangi kitabı okudunuz diye; kimler neleri sayar acaba?..
Geçtik; her sabah ülkenin tüm gazetelerini önüne koyup istisnasız okuyan kaç bakan ve vekil var acaba?..
Danışmanlarının göz gezdirip özet yaptığı; işine gelenin aktarıldığı, olumsuzlukların görmezden gelindiği şekilde gündem takip etmek değil ama…
Her birinin fiziken eline alıp okuduklarından bahsediyoruz.
Siyaset, ülke yönetimi, ülke yönetiminde bir şekilde söz sahibi olabilmek basit bir iş olmadığı ve küçümsenemeyecek kadar önemli görevler olduğu halde Meclis’in öğrencilerle yarışır kadar tatil yapabildiği bir gerçeklik aklınıza sığabilir mi?..
Güvenlik makalesi okumayan bir kişi İçişleri Bakanı olabiliyorsa…
Niye olur ki o zaman; göreve gelip ipler kopunca görevden af kolay da görev verilirken “ben o donanıma sahip değilim” diyebilen var mı acaba bugün?..
Siyasetin hangi cenahına baksa içi kararıyor vatandaşın…
Var mı gocunan?