Aslında son bir yılda çeşitli defalar benzer başlık ve içerikle aynı konuya dair yazmaktan gına gelmeye başladı ama beni bilirsiniz 'zaruret hasıl olduğunda' benzer kelamları tekrarlamaktan asla bıkıp usanmam. O nedenle bugün yine "Siyasetle medyanın ilişkilerine" dair yazacağım. Bazıları ve o birileri (!.. ) hiç kusura bakmasın!..
Bana sorarsanız, siyasetin medya ile ilişkisinde medya merkeze alınarak düşünüldüğü için yazılan ya da söylenenler hep medya eleştirisi olarak algılanıyor. Oysa medyanın mı, siyasetin mi, kendine çeki düzen vermesi gerektiği konusu her dönemde tartışmaya açıktır. Medya açısından siyasete bakmak ve yorumlamak ile siyasi açıdan medyaya bakmak ve yorumlamak farklı sonuçlar ve yorumlar doğurmaktadır..
Medya, Siyaset ilişkisi; Medyanın doğru yer tutmaması, siyasetin de beklenti biçimi doğrultusundaki medyayı bulamamasından dolayı düzelmiyor. Medyadan siyasete, siyasetten de medyaya doğru yaklaşması gerekiyor…
Özellikle siyasetin beklentisi ve medyadan istediklerini iyi irdelemek gerekiyor. Ülkeyi yönetme konumunda olan siyaset, basının sunacağı haberlerden dolayısıyla verdiği ve vereceği bilgilerden yararlanmak ister. Basın da sorumluluk duygusu içinde doğruları araştırıp bularak kamuoyuna sunmak istiyor. Bu sunumu yaparken elbette ki yorumları ile katkılarda bulunmak isteyecektir. Yol göstericilik ve halkın haber alma özgürlüğünü göz önünde bulundurarak görevini yapmaya çalışacaktır. Siyaset kendi görevlerini kendi kuralları içinde yaparken basında kendi kuralları içinde yapacaktır. Ancak ülkemizde Medyanın siyasetten, siyasetin de medyadan farklı beklentileri vardır. Siyaset istemektedir ki her zaman lehinde haberler yapılsın, işlensin, yaptıkları hizmetler sürekli desteklensin…
İyi güzelde medyanın görevi propaganda yapmak değildir ki!.
Siyasetin yayın organı hiç değildir!.
Medya kuruluşlarının temel ve asal görevleri kamuoyunun haber ve bilgi edinmesini sağlamaktır. O nedenle siyasetçinin asıl istemesi gereken, gerçek, doğru haber anlayışı olmalıdır. Bir Basın ya da medya kuruluşu sürekli kendisinin yani siyasetçinin propagandasını yapıyorsa siyasetçi aslında bundan sakınmalı, çekinmeli ve iyi düşünmelidir. Dünya siyaset tarihi, propagandacıların sebep olduğu skandallarla yani çöküşlerle doludur. Aslında siyasetçileri ayakta tutan, her an her yerde doğruları alkışlayan, yanlışları dile getiren medyadır…
Medya içinde, aynı tezler geçerlidir. Siyasetçinin medyadan, basından gerçekten yararlanabilmesi için basının; doğru bir yerde, doğru bir kimlikle görevini yapması gerekmektedir. Medyanın kötü niyetli olduğu ya da menfaat gözettiğine dair bir kuşku söz konusu olursa, ne medya asli görevini yerine getirebilir, ne siyaset, gerçekten siyasetini yapabilir. Basın, asla yanlışlara görmezden gelemez, olaylara taraf ya da olayların karşısında yer alamaz. Basın, meslek kuralları yani etiği kapsamında her şeyi tarafsız ve doğru olarak aktarmak zorundadır. Siyaset kurumu daima eleştirileri lehine çevirebilecek dersler çıkarmalıdır. Medya da asal görevini, temel ödevini yerine getirmelidir.
Medya kendine ne kadar çeki düzen verirse siyaset de o kadar medyadan faydalanır. Medyanın siyasetin emrine ya da siyasetin medyanın emrine girmesini düşünmek hem siyasetin hem de medyanın bağımsızlığına hakarettir. ‘Medya, gücünü kendi bağımsızlığından alsın, siyasetten beklentisi olmasın; dolayısıyla kendi işini yapsın.’ Demek en doğrusudur. Kendi işini yaparken ortaya koyduğu dürüstlük, siyasetçinin basın da yer alan haber ve analizlerden yararlanmasına sebep olacaktır. Yalandan, iftiradan, haksızlıktan arınmış basının ülke gerçeğini yansıtması ve çıkış yolları önermesi hiç kimseyi rahatsız etmez; etmemelidir. Çok rahatlıkla iddia edilebilir ki, siyaset-medya ilişkisi ne kadar sağlıklı bir zemine çekilirse, ülkemizde dolayısıyla bizler de o kadar menfaat görürüz. Asla unutulmamalıdır ki; ‘Etik ve güç açısından medya ile sağlıklı ilişkiler, ancak medya dünyasının sorunlarına sürdürülebilir çözümler sunmakla sağlanabilecektir. Siyasal kültür, iktidar-medya denklemi içinde sorunları, talepleri, projeleri ciddiyetle el almalı ve çözmelidir!..’
Aksi halde iktidar-medya ilişkisi sadece atılan başlıklara, manipüle edilmiş yani gerçeklerin üzeri örtülmüş haberlere ve olanakları paylaşmaya dönük perde arkası geçici hesaplara dayanma riski taşıyacaktır ki; bu da hem siyasete hem de medyaya olan güveni azaltacak, hatta yok edecektir. Bilmem anlatabildim mi?..
Yorum yapın