Yer sofrasında, neşeli çocuk

Gülüyor, pullu yazmalı gelin kız

Gururlu, büyükbaba kayınvalide,

Kireç badanalı, evin duvarında

Göksunde, emanet duruyor

Yapma çiçek, kolundaki saati

Fotoğraftan bakıyor, asker Mehmedi

Dun, akşam üstü almışlardı haberi

Oda yakmış, mektubun ucunu.

Diyordu ki: canım feda, cennet vatana.

Hasretim ana, bir sana bir de Sultana.

Kır saçlarından belli, çektiği acılar.

Geçmişti çoktan, bu tozlu yollardan.

Kül altında, kor gibi hatıraları.

Hatırladı, Kore'deki Türk alayını..

Hayalinde yürüdü, dağ bayırı...

Bağrına, mahremine, uzanan kolu.

Kırmak için, cephede sınırlardaydı.

İki gözü, oğlu, asker Mehmedi.

Sen kuş tüyü yatağında uyurken

İlk ışıklara kadar, sarhoş eğlence

Mahsenlerde, orda burda, Şamata barda.

Biri var, benim için, senin için.

Postalları ayağında, uyumayı unutan.

Sınırlarda, yol çatında, dağlarda.

Üşümez, acıkmaz, uyumaz diyorlar.

Mühim değil, oda zaten öyte bitiyor.

Bu vatana, canim feda diyor.

Korkusuzum, koçum, benim yiğidim..

Çivilemiş gözlerini, bayrağında hilale.

Minnettarım, borçluyum sana.

Benim için, canın ucuz, vatana.

Kahpe bir kurşundur, namusuma sıkılan.

Siper, çelik göksündeki imana...

Toprağa damlıyan, benimde kanım.

Şart olsun, intikamını alacağım.

Yer sofrasında, ağlıyor çocuk.

Dul kaldı oyalı yazmalı, gelin kız.

Yıkılmıştır, Toprakana, büyükbaba.

Kırılmıştır, pilav üstünde kaşık.