SEYAHAT NOTLARI-2

(DÜNDEN DEVAM)

 

 

 

Ankara'da çok değerli dostum Nihat Karakaşoğlu ile tren istasyonunda buluştuktan sonra Ankara nın trafiğini rahatlatan ve nefes aldıran yer altı metrosuyla ilk durağımız Ankara nın manevi mimarı büyük evliya Hacı Bayram Velinin külliyesine gittik. Büyük velinin mezarını, camisini ve müzesini dolaştık. Ziyaretçiler çok kalabalıktı.Yaşlı, genç, çocuk ihtiyar ve kadınlar ve bilhassa genç kızlar büyük kalabalığı oluşturuyorlardı.Herkesin mutlaka ziyaret etmesi  gereken Büyük velinin birçok mucizeleri görülmüştür ancak en büyük mucizesi Edirne de iken daha çocuk yaşta eski Cami avlusunda koşturan Fatih Sultan Mehmed in bir gün İstanbul u fethedeceğini ve Peygamber Efendimizin müjdelediği büyük komutan olacağını bildirmesi olmuştur.

Hacı Bayram Veli türbesini ziyaret ettikten sonra Ulusa doğru yöneliyoruz. Ankara nın eski ve büyük yerlerinden Ulusun sokaklarını dolaşırken Atatürk ün daha o zamanlarda bu günleri gördüğünü ve sokakları gayet büyük ve geniş yaptırdığını görerek onun nasıl ileri görüşlü ve büyük bir önder olduğunu bir kere daha idrak ediyoruz. Sonra yine Ulusta ki 23.Nisan.1920 de açılan ilk Büyük Millet meclisini dolaşıyoruz. Aslına uygun olarak çok güzel bir şekilde düzenlenmiş ve restore edilmiş binayı ve meclisi gezerken kendimizi o günlere götürüyor sanki o günleri yeniden yaşayıp, onların hangi şartlarda çalıştıklarını ve güzel vatanımızın kurtarılması için yaptıkları fedakârlıkları bir kere daha yaşar gibi oluyoruz. Yine hemen yanında ki diğer eski Millet Meclisini de dolaşıyor orada da aynı duygu ve düşüncelerimizi yaşayarak oradan da ayrılıyoruz. Bu eski Meclis binalarını herkesin bilhassa gençlerin ve çocuklarımızın mutlaka görmesi gerektiğine inanıyorum.

Meclis binalarını ziyaret ettikten ver elini Anıtkabir. Yine yer altı metrosuna biniyor Anıtkabire doğru yola çıkıyoruz. Metro yolculuğu hem rahat hem de kısa sürüyor ve Anıtkabire varıyoruz. Uzun zaman sonra Anıtkabiri ziyaret edeceğim için bayağı heyecanlı ve meraklı duygular yaşıyorum. Girişte kontroller yapıldıktan sonra sıcakta yürümek zor olduğundan servise binerek Aslanlı kapıdan ilerleyerek Anıtkabirin içinde merdivenlerin yanında servisten inerek merdivenlerden çıktıktan sonra mozelonun önüne doğru ilerliyoruz. Sanki ilk defa ziyarete gelmiş gibi heyecanlanıyorum. Etrafımız kalabalık, resim çektirmekte ve ilerlemekte zorluk çekiyoruz. Kadın erkek yaşlı çocuk ve bilhassa geçler ve öğrenciler çoğunlukta. Heyecanlanıyor tatlı bir  gurur ve sevinç yaşıyorum. Sonra yan tarafa ve çıkışa doğru uzanan içinde Atatürk e ait hemen hemen her şeyin bulunduğu müzeye yöneliyoruz. İlerlemekte, seyretmekte ve yürümekte zorluk çekiyoruz. Kalabalıklar Atayı ziyaret etmenin heyecanı ve gururunu yaşıyorlar. Bir kere daha heyecanlanıyor gururlanıyor ve böyle bir öndere ve dehaya sahip olduğumuz için kendimizi bahtiyar sayıyorum. Herkesin ama herkesin mutlaka Anıtkabiri ziyaret etmesi gerektiğine bir kere daha şahit oluyoruz.

Vakit ilerliyor ve trenimizin kalkacağı saat yaklaşıyor. Anıtkabirden ister istemez ayrılıyor ve son durağımız Cebeci Askeri şehitliği oluyor. Türkiye nin en büyük ve en güzel askeri şehitliğini ilk defa ziyaret ederken heyecanım ve üzüntüm son haddine varıyor. Şehitlik adeta bir cennet bahçesini andırıyor. Bir tarafta eski yüksek rütbeli subayların ve bir tarafta da şehit olan astsubay er ve diğer askerlerin yattığı şehitliğe girince duygu düşünce ve üzüntülerimiz bir birine karışıyor. Çünkü diğer şehitlerle beraber Nihat kardeşimizin biricik ve tek oğlu da burada yatıyor. Gölcükte astsubay olarak görev yaparken 2015 yılı Ekim ayında bir eğitim uçuşu için Konya ya giderken bozuk ve sisli bir havada İzmit te Kartepe mevkiinde arızalanıp düşen ve 3 asker arkadaşıyla beraber şehit olan sevgili Mehmet in mezarını ziyaret ediyoruz. Çiçeklerle süslenmiş güzellikler içinde cennet bahçesinden bir yer gibi mezarında diğer şehitlerle beraber uyuyor sevgili Mehmedimiz. Duygularımızın tavana vurduğu bir heyecan ve üzüntüyle beraber gözyaşlarına boğuluyoruz. Yasinler, İhlâslar Fatihalar okuyoruz. Ben büyük üzüntü yaşarken Nihat kardeşim gayet metanetli bir şekilde oğlunun mezar taşını öpüyor, beraberce solmaya yüz tutan çiçekleri ayıklıyor ve mezarını suladıktan sonra çıkışa doğru dönerken yeni bir şehit ailesinin her gün sabah gelip akşama kadar şehit çocuklarının mezarı başında nöbet tuttuklarını öğreniyor ve bu aileyi teselli etmekte zorlanıyoruz. Ve gözyaşları arasında şehitlikten ayrılıyor tren garına doğru yola çıkıyoruz.

Tren garına varınca Doğu Ekspresinin kalkmasına yarım saatlik bir süre kaldığını görüyoruz.Artık biraz sonra Orta Anadolu dan doğuya Sivas, Erzurum ve Karsa doğru yola çıkacağız.Ver elini Anadolu.

 

(DEVAM EDECEK)