Bence öngörüm odur ki; 31 Mart 2024 seçiminin galibi Atatürk’tür. Kaybedenler, her türdendir, her çeşittendir, ama kanaatim odur ki; asıl mağluplar Atatürk düşmanlarıdır!
Yurdun dört bir tarafındaki Atatürk anıtlarına büstlerine rölyeflerine posterlerine, resimlerine saldıranlar, annesine Zübeyde hanıma dahi küfretme cüretinde bulunanlar, ağızlarından salyalar akıtarak dolaşan cumhuriyetçi ve Atatürkçülere düşman şeriatçılar, hilafetçiler, cemaatçiler, demokrasi düşmanları, kadın düşmanları, hatta hayvan düşmanları, halkın mutluluğunun ve huzurunun düşmanları, en önemlisi insanlık düşmanları, yaşam düşmanları, özgürlük düşmanları, bağnaz ve gerici despotluğa uşaklık edenler, Atatürkçü aydınlar ve emekli subaylar hapiste çürümekteyken ağızlarını dahi açmayanlar, aydınlarımız ortaçağ hukuksuzluğuyla zindanlarda tutulmaktayken suskun kalan korkak ve kimliksiz sözde aydın geçinen cahil cühela okuryazar takımı, hukukçuluk cüppesini despotların ayakları altına seren çakma hukukçular, üniversite kürsülerini binlerce yıl öncelerde çürütülmüş safsatalarla alçaltanlar, “kurtuluş savaşını keşke Yunan kazansaydı” diyen hainler ve o hainlerin günümüzdeki suç ortakları, yardakçıları ellerine fırsat geçecek olsa kadınları meydanlarda taşlayarak linç edip, hasımlarının kafalarını keserek Türkiye’yi günümüz Afganistan’ından beter duruma getirmeye can atan ruh hastası caniler, cellat ruhlu potansiyel katil sürüsü, bilim ve bilgi düşmanları, rantçılar, vatan, satıcı hainler, vatandaşlarımızı bir dilim ekmeğe, bir bardak çaya hasret bırakanlar, tavşan yürekliler, kötülükler dolu kaos senaryosu üreticileri, oy vermeye gitmeyip düşmanın ekmeğine yağ sürenler, özetle her türlü ve her çeşit kötülük, pislik, alçaklık, gerilik ve gericilik 31 Mart’ta kaybetti, çağdaşlık, özgürlük, yurtseverlik, cumhuriyetçilik, sözün özü; Atatürkçülük kazandı. Yani kazanan tek sözcükle ifade etmek gerekirse Atatürk’tür, Atatürkçülüktür. Daha da açacak olursak deminde belirttiğim gibi; çağdaşlık, özgürlük, gelecek ümidi, yaşama sevincidir, mutluluk ve refahtır. Kazanan, zafer elde eden Cumhuriyet Halk Partisi’nin başarılı genç kaptanı Özgür Özel’in konuşmasındaki “Demokratlar, sosyal demokratlar, milliyetçi demokratlar, her kesimin demokratları” vurgusunu ben şahsen çok önemli buluyorum. Her ne şart altında olursa olsun ‘DEMOKRAT’ kalarak, farklı olanın düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne saygı duyarak, ülke sevgisinde ve insan saygısında birleşerek her şeyi konuşup tartışabilmeliyiz elbette…
Bilime bağlılığın, çağdaşlığın, yurttaş ve insan olmanın gerekleri bunlardır.
31 Mart yerel seçim sonuçlarına dair tüm söylenenlerden çok özet olarak şu sonucu çıkartmak mümkündür: CHP bu süreçte artık sadece CHP değil, sadece bir siyasal parti değil, henüz sürmekte olan bu karanlıktan bütünüyle çıkıncaya kadar toplumun öncüsü konumundadır ve bu konumu ve dolayısıyla durumunu korumak daha da ileriye taşımak zorundadır. Cumhuriyet Halk Partisi ona oy veren vermeyen herkesin partisi olmak durumunda ve zorundadır. Bu aşamada yerel yönetimler yoluyla da olsa yarım kalmış, yarım bırakılmış, hatta büyük ölçüde içi boşaltılmaya çalışılan Cumhuriyet Devrimlerinin, özellikle ve başta eğitim alanında sürdürülmesini sağlayabilecek olan partidir CHP. Emek hırsızlarına ve ‘Aydınlanma ve Çağdaşlık’ düşmanlarına karşı Cumhuriyet’in değerlerini söylemde ve eylemde en ufak bir ödün vermeksizin savunup koruması gereken öncü örgüt olmalıdır CHP. Aynı zamanda Türkiye’nin çağdaş yüzü olarak başta Batı’nınkiler olmak üzere bütün dünyada çağdaş, demokrat, sosyal demokrat siyasal ve kültürel kuruluşlarla sapasağlam birliktelikler gerçekleştirmesi gereken kuruluştur CHP. Tüm bunları gerçekleştirmek içinde CHP’nin en tepeden en alta kadar bütüncül olarak en yukarıdan başlayarak bütün yöneticilerinin, ülkenin küçümsenemeyecek bilim kültür sanat çevreleriyle dirsek ve akıl temasında, var olan bilgi birikimleriyle yetinmeyerek her alanda kendilerini yenileme ve sonsuz ve sınırsızca öğrenme tutkusuyla dolup taşmaları gerekmektedir. Tüm bunları yaparken de ana ve temel örnek, baş kılavuz yine Atatürk olmalıdır.
Yenilene, yenilenlere gelince...
Elbette onlara ilişkinde bir çift sözüm vardır, olacaktır!
31 Mart seçim sonuçları kaybedenler için son ya da sonun başlangıcı olabilir. Fakat bunun böyle olması, kazananların, bu sonucun bir son değil, kendilerine çok büyük sorumluluklar yükleyen bir başlangıç olduğunu anlamalarına ve bir an gecikmeksizin gerekeni yapmaya koyulmalarına bağlıdır kanısındayım. Bilmem anlatabildim mi?
Yorum yapın