SAĞLIK SİSTEMİ ÇÖKTÜ ÇÖKECEĞİ KADAR!
Yirmi yılı aşan, yirmi bir yıla epeyce yaklaşan AK Parti iktidarının öteden beri göğsünü kabartarak övündüğü, gurur duyduğu ‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM PROJESİ’ adıyla 2000’li yılları başında başlatılan ve 2007’den itibaren tümüyle uygulamaya konulan ‘YENİ SAĞLIK SİSTEMİ’ bugünlerde dört koldan çökme işaretleri veriyor ne yazık ki!.
Bu vahim durumun ilk sinyalleri, 4-5 yıl önce randevu sisteminin önce işleyemez hale gelmesi, ardından coronavirüs salgını sürecinde tamamen çökmesiyle başladı ve artık bugünlerde hastaneler, taleplere kesinlikle yanıt veremez duruma geldi. Hele ki, Suriye, Irak, Afgan kökenli değil de, bizim gibi Türk vatandaşı iseniz işiniz bir hayli zorlaştı. Bugünlerde Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde randevu almak epeyce zor hatta olanaksızdır. Güç bela randevu alsanız dahi muayene olmanız, tedavi olmanız da asla mümkün değil. Bu iktidarın çok övündüğü Şehir hastaneleri görünüşleri itibarıyla iyi durumda ama oralarda da giderek artan yoğun talep karşısında doktorlar ve diğer sağlık çalışanları yetersi ve çaresizler kalıyor. Bahsettiğim oranda artan yığılmaya dolayısıyla yoğunluğa yanıt vermekte zorlanan sağlık personeli adeta delirmek üzere..
Yerel ölçekten gözlemlerime dayanarak belirtiyorum, Balıkesir’deki hastanelerde ve diğer devlete bağlı sağlık kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli canını dişine takmış her şeye yetişmeye çalışıyor, fiziksel anlamda olanaksızmış gibi görünen bir işi başarmaya çalışıyorlar ama yetmiyor, yetersiz kalıyor. Bu sağlık sisteminin çökme noktasına gelmesinin önemli nedenlerinden biri de, çok açık biçimde söylemek gerekirse, ki gerekiyor, kaçak göçmenlerin imtiyazlı yani ayrıcalıklı biçimde bu sisteme dahil edilmesidir. Belki Balıkesir ölçeğinde bu göçmenlerin çöken sağlık sistemine bu denli olumsuz etkileri çokça hissedilmiyor ama meseleye genel olarak bakıldığında ülke ekonomisinin de, sağlık sisteminin de, ülkedeki sosyal yaşamında bu denli olumsuzluklar girdabı içine girerek çökme noktasına getirilmesinin en önemli nedeni, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yani bizleri ikinci plana iten, örseleyen, ötekileştiren bu iktidarın çoğu kaçak durumdaki imtiyazlı göçmenleridir..
Konuya sağlık sisteminin çökmesi, çökme noktasına gelmesiyle başladık ama yeri gelmişken bu göçmenler sorunsalına üzerine basarak, vurgulayarak değinmek çok doru olacaktır, kanısındayım. Kaçak ve düzensiz biçimde ülkemize girişlerine göz yumulan, hatta teşvik edilen çoğunluğu Suriye kökenli olan ve sayıları 6 milyonun çok üzerinde olduğu hatta kimilerine göre kayıt dışı biçimde toplam sayının 9-10 milyon civarı olduğu söylenen bu göçmenler bir plan dahilinde 14 Mayıs seçimlerinin ardından ‘iktidar değişse değişmese de’ ülkelerine derhal geri gönderilmelidir. Aksi halde bu ülke insanını çok daha kötü günler beklediğini söylemek asla karamsarlık olmaz, kanısındayım…
Sağlık sisteminin çöktüğü anlatarak başladık, onunla devam edelim ve bitirelim istiyorum. Bu sağlık sisteminin çökmesiyle ilgili sorunun bütünü içinde yer alan bir konu başlığı ise daha doğrusu sorunun daha beter bir yansıması ise ilaç tarafıdır. Farkında mısınız bilmem ama bilhassa son 5-6 aydır Türkiye’de hemen hiçbir ilaç yok, bulunamıyor!..
Sakın abarttığımı yahut ironik anlamda şaka falan yaptığımı düşünmeyin, özellikle yılbaşından sonraki süreçte aradığınız hiç bir ilacı bulmanız neredeyse olanaksız hale gelmiş durumdadır. Örneğin; Kanser ilaçları gibi pahalı, üretimi zor ilaçları geçtim, en sıradan antibiyotikler, basit ağrı kesiciler, sıradan nezle grip ilaçları, ateş düşürücüler, hatta boğaz pastilleri bile artık eczanelerde yok, bulunamıyor. Eczanelerimiz sürekli isyan eden hastalarla ile dolup taşıyor..
Eczacılar sürekli ecza depolarını arıyor, olmayan ilaçların peşine düşüyor, öfkeli hasta veya hasta yakınları eczacılarla istenmeyen tartışmalara dahi giriyor. Ben yine de sizleri bilmem ama ben böyle bir sağlık sistemi, böyle bir sağlık politikası olmaz, olamaz, olmamalıdır, diyorum. Daha ben diyeyim sizlere bilemedim ki!..
Yorum yapın