Öncelikle bugünkü yazımın başlığını "saflık, salaklık ve aptallık halleri’ şeklinde oluşturmamın nedenini açıklamam gerekiyor herhalde…
‘Saflık, salaklık, aptallık halleri’ ve bunların belki de doğal uzantısı ‘manyaklık’ denildiğinde hemen aklıma yıllarca önce okuduğum bir kitapta konuyla ilgili aklımda kalan, hatta belleğimin bir köşesine adeta kazınan şu sözler gelir; 'İnsanların salaktan iyice, aptaldan hallice ama zekiden geride olduğu durumdur…'
Bana göre ise; Saflık, salaklığın ilk aşamasıdır ama saf olan herkes salaklaşır demek de asla değildir. Aptal ise saf ve salak olduğunu asla kabul etmeyen aymazlık içinde hata ve yanlış yaptığını bilmeden ve de kimseye dinlemeden hata ve yanlışlarını ısrarla sürdüren kişiye denilebilir. Manyaklık ise bambaşka bir ruh halidir. Manyaklar kendisine ve çevresine zarar veren, zarar verdikçe, kötülük yaptıkça bundan haz duyan, mutlu olan takıntılı psikopatlık derecesinde birer klinik ve hatta kriminal vaka haline gelmiş olanlardır…
Bu sütunlarda yaklaşık üç yıl önce "Aslında ne olacak ne olmalıdır?" başlıklı yazım yayımlandıktan sonra, daha dün gibi anımsıyorum, o yazımı sosyal medya hesabımda paylaşmamın ardından etki, tepki ve yankıyla karşılanmıştı. Etki ve dolayısıyla tepkiyle karşılanması durumu özellikle Balıkesir'deki o zamanın ‘AK Parti camiasında’ pek olumlu biçimde olmamıştı, pek doğal olarak(!)
Şöyle ki; o yazımı o zaman okuyan kimileri bu konuyu "Sanki AK Parti Balıkesir'de teşkilatsız, parti tabansız kalmış da o yüzden eski milli Görüşçülere yakın olduğu için milli görüşçü olan birilerini il başkanı, ilçe başkanı yapıyorlarmış" gibi algılamıştı!..
O zaman onlara şu cevabı vermiştim; ‘kesinlikle yok öyle bir şey!..’
Ben o tür bir maksatla ve niyetle söz konusu o yazımı ve benzer içerik taşıyan diğer yazılarımı kaleme almadım, almıyorum. Benim asıl anlatmak istediğimi, maksadımı ve niyetimi okuyabilen ‘aklı başında’ olduğunu düşündüğüm, AK Partili, MHP’li veya değil, hiç fark etmez, sağduyulu ve izan sahibi olanların anladığı ve de algıladığını düşünüyorum. Ancak "Cahilin aptalı bilgiç olurmuş!" sözünü doğrularcasına bana sosyal medya üzerinden o zaman da hatta şimdilerde de tepki, hatta öfke kusanlara yeri geldiğinde birkaç kelam etmek, bir anlamda cevap hakkımı kullanmak gerektiğine inanıyorum!..
Geçenlerde bir ve birkaç yazımda yazımda anımsayacaksınız; Ülke genelinde olduğu gibi Balıkesir’de de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçmen bazında ve genelde kamuoyu nezdinde 2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinden başlayarak son yapılan 31 Mart yerel seçimleriyle iyice ortaya çıkan oylarında dolayısıyla siyasal gücünde azalma ve erime sürecine girdiğini, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kamuoyunda hala karşılığını kuvvetlice gösteren karizmatik liderliği sayesinde AK Parti’nin de ayakta durabildiğini en azından ayakta durabiliyormuş gibi göründüğünü ve bugünlere kadar gelebildiği hemen herkes bilmekte, anlayabilmektedir..
Hal böyle iken Geçtiğimiz 31 Mart yerel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan faktörüne rağmen başta büyükşehirler olmak üzere ülkenin üçte ikisinde AKP'nin kaybetmesi, Cumhur ittifakının yani MHP'nin sağladığı desteğin yaraya merhem dahi olamaması AKP'de sualtında gibi görünen mevcut erimenin su yüzüne çıktığını ve sürecin hızlandığını açıkça göstermiştir, diye düşünüyorum.
İşte o nedenledir ki, aslında ülke genelinde tıpkı Balıkesir özelinde olduğu AK Parti tarafından parti tabanının aslında epeyce yakın oldukları eski Refah, Fazilet Partililer yani eski ‘milli görüşçüler’ diye adlandıran kitleye yöneltme gayreti baş göstermeye başlamıştır, kanaatindeyim…
Ancak önümüzdeki süreçte, olası bir erken seçim yapılana kadar başta eski ‘milli Görüşçüler’ ya da bir başka deyişle ‘Erbakancılar’ olmak üzere diğer partilerinde içinde bulunan muhafazakar kitleleri 'AK Parti'nin oy deposu içine' dahil etmek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü ‘Fatih Erbakan’ liderliğindeki Yeniden Refah Partisi’nin yükselişi hızla devam etmektedir. Bilmem bu sefer anlatmak istediğimi anlatabildim mi?
Şimdi lütfen sizden özellikle rica ediyorum; Yazımı başlığından itibaren ve de özelikle başlangıç kısmını tekrardan okumanızı ve sonrada asıl meseleye dair yayımlanan diğer yazılarımı tekrardan gözden geçirmenizi istiyorum. Çünkü o zaman sanıyorum konuyu bir kez daha bu kez kuvvetlice anlaşılmış açığa kavuşmuş olacaktır, diye düşünüyorum!..
Yorum yapın