RAMAZAN HOŞGÖRÜ VE PAYLAŞMAKTIR
Dinimizde en kutsal ay olan Ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Bu ayda oruç tutmak, İslam'ın beş temel şartından biridir. Ramazan ayının müslümanlar için maneviyatı çok başkadır. Dinler arası kabul edilen 4 büyük ilahi kitaptan birisi olan Kuran-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Peygamberimize ilk vahiy bu ayda gelmiştir. Son zamanlarda ramazanın manevi değeri bazı insanlar tarafından gösteriş ve riyaya dönüştürülmüştür.
Ramazan, on çeşit yemekten oluşan iftar yemeğine Peygamberimizin sünneti diye tuzla hurmayla başlamak değildir.
Ramazan, boğazın ışıltılı rengarenk manzarası eşliğinde eşi dostu toplayıp bol keseden, ihtişamlı, gösterişli ve şatafatlı iftar sofraları kurmak değildir.
İftarda nefes alamayacak kadar yemek yedikten sonra “çok yedik allah günah yazmasın” deyip, yediğimizi eritelim diye kilometrelerce yürüyüş yapmak değildir. Hazmımız kolaylaşsın diye peş peşe içilen maden suyu da değildir. Zira Ramazan gündüz aç kalmanın akşam intikamını almak değildir.
Ramazan, akşama kadar dedikodu yapan, çekiştiren, eleştiren, kul hakkı yiyen, her kalbi kıran, her hakka girdikten sonra “şükür bugün de orucumuzu tuttuk” demek değildir.
Ramazan, “yeni ev aldım, arsaya yatırım yaptım, arabayı yeniledim bu sene zekat fitre veremeyeceğiz. Çok borca girdik bana fitre zekat farz değil” diye durumu kurtarabileceğiniz bir ay değildir.
Ramazan, Ramazan şerbeti değil, Hacivat-Karagöz oyunları değil, musiki müzik dinletileri değil, iftara yakın TV’lerde hocaların vaazlarını ve orucu bozan bozmayan şeyleri tartışmak değildir. Sadece Ramazan aylarında karşımıza çıkan dini diziler ve filmler akımına kapılmak da değildir.
Ramazan, sosyal ağlardan Oruç Baba türbesinde sirke ekmekle oruç açıp, sonrası yemek çeşidi bol iftar sofrasına oturmak değildir. Eyüp Sultanda iftar yemekleri verip afişlere devasal büyüklükte isminizi yazdırmak değildir.
Ramazan, 11 ay boyunca “Aç mısın tok musun, bir ihtiyacın var mı?” diye hal hatırını sormadığın birine “Oruç musun?” diye sorgulamak değildir.
Çeşitli sosyal mecralardan boy boy iftar sofraları paylaşmak. “Bugün burada iftar, bu akşam burada teravih, bu gece burada sahur” deyip, paygamberimizin “ibadetin gizli olanı makbuldür” hadisini yok saymak değildir.
Ramazan, bulunduğunuz çevrede 1 ay boyunca oruç tutmayanları değil 12 ay boyunca aç kalanları araştırıp bulmanızı öğreten ve onlarla suyunuzu ekmeğinizi bölüşmenize vesile olan bir aydır. İhtiyaçlarını alamadığı çocuğunun gözüne bakan gariban babanın yüzünü güldürmektir. Kapısının önüne zarf koyup kaybolmaktır.
Ramazan, son birkaç yılda Karun gibi zengin olmuşlarla değil uzun yıllardır kıt kanaat yaşamaktan sefalet içine işlemiş bir garibanı bulup iftar ezanı beklemektir.
Ramazan, hoşgörüdür. Oruç tutan ile tutmayanın birbirine saygısıdır. Paylaşımdır, yardımdır, şefkattir, merhamettir. En çok da ihtiyaç sahiplerini bulmak ve yardım etmektir. Ramazan sadakadır, zekattır, Kur'andır, namazdır. Ramazan, Dünya hayatını sade yaşamış bir peygamberin “komşusu açken tok yatan bizden değildir” dediği, eşi Aişe’ye etleri dağıttın mı?” diye sormadan sofraya oturmadığı bir aydır.
Sağlıcakla…
Gazete Damgadan alıntıdır.
Yorum yapın