PREMİER LEAGUE NASIL EN İYİ OLDU?
İngiltere’de 1980’li yıllarda işçi sınıfının iş sonrası sinir atma oyunu haline gelen ve holiganizmin iliklere kadar yaşandığı futbol nasıl oldu da dünyanın en iyi ligine dönüştü?
Premier Lig’in bu seviyelere gelmesi büyük bir faciayla başlıyor aslında; 1984’te o zamanki adı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası şimdiki adıyla Şampiyonalar Ligi Finalinde Roma’da Roma ile karşılaşan Liverpool hem sahada hem tribünde kaybetmişti.
Gelecek sezon yine aynı kupanın finaline çıkan Liverpool Juventus’la karşı karşıya geldi. Aslında bu final İngiliz taraftarlar için intikam niteliğindeydi. Sadece Liverpool taraftarı değil bir çok İngiliz finalin oynanacağı Brüksel’e akın etti. Ve beklenen maça 30 dakika kala yaşandı. Birçok İngiliz taraftar Juventus taraftarının bulunduğu tribüne saldırdı. Kaçmaya çalışan İtalyan taraftar Heysel stadyumunun yıkılmasıyla enkazın altında kaldı. Heysel Faciası olarak nitelendirilen faciada tamamı İtalyan 39 taraftar öldü 600’ü aşkın taraftar yaralandı.
O dönem İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher (Demir Leydi), “Bu hayvanların cezasını ben vereceğim” diyerek ülkesinin Avrupa kupalarına katılmasını 5 sene yasakladı. Daha sonrasında 1989 yılında yaşanan Hillsborough faciası ise Thatcher’ın holiganizmin ortadan kalkması için temizlik operasyonunu başlatmasına sebep oldu. Thatcher o dönem maçlarda alkol satışını yasaklattı, modern stadyumlar inşa ederek maçların ayakta izlenmesini engelledi. Tribünlerde taraftar sayısı azaldı ve kulüplerin mali yükü arttı.
Alınan bu kararlar Manchester United, Liverpool, Tottenham, Everton ve Arsenal’in ligden ayrılmasına sebep oldu. Bu kulüplerin ayrılmasıyla Premier League kuruldu. Premier Lig Federasyon’dan bağımız bir şirket ve ligdeki kulüpler bu şirketin hissedarı konumundaydı. Premier Lig’in genel amacı kulüplerin değerini arttırmak, para kazandırmaktı. Para kazanmak için öncelikle futbolu güzelleştirdiler. Bunun için saha içleri düzenledi, hakemler denetlendi ve çalışma izni kuralı uygulandı. Endüstriyel futbolun doğasına uygun şekilde futbol pahalılaştırıldı.
Bilet almakta zorluk çeken vatandaşlar stadyumlardan uzaklaştırılıp TV yayınlarına yönlendirildi. Böylece stadyumlarda burjuva ve uslu orta kesim yerini aldı. 1992’de yayın geliri için iki kanal teklif verdi. ITV 20-30 Milyon Pound teklif ederken SKY Spor 300 Milyon Pound teklif etti. Kanaldaki yorumcuları teknik direktörlerden seçen yayıncı kuruluş izlenme oranlarını arttırdı. Ligin kitlelere ulaşması ise forma ve isim sponsorluğu gibi gelirlerin artmasını sağladı. Kulüplerin gelirlerinin artması daha fazla yıldız transfer yapmasını sağladı.
1998/1999 yılında 25 milyon kişi maçları tribünden takip etti. Bütün bunlarla beraber Premier Lig Abramovic ve Glazer Ailesi gibi yatırımcılar çekmeye başladı. Çünkü Premier Lig kulüp sahiplerine karlı bir alışveriş sunuyor. Uygulanan 50-25-25 kuralı ile gelirin %50’si tüm kulüplere eşit dağıtılırken, %25’i yayınlanan maç sayısına göre diğer 25’lik kısım ise başarıya göre dağıtılıyor. Bu sistem sayesinde kulüpler arasında uçurumlar olmuyor. Şuan da marka değeri üst seviyede olan Premier Lig 180 ülkede haftalık 600 milyon kişi tarafından izleniyor. Kimine göre Margaret Thatcher’ın getirdiği yasaklar kimine göre ise daha fazla para kazanma aşkı Premier Lig’in bu seviyeye gelmesini sağladı. Her ne kadar bu ikisi arasında net bir cevap olmasa da Premier Lig iyi ki bu seviye geldi ve birçok lige örnek oldu eğer futbol İngilizlerin oyunu olarak kalsaydı büyük ihtimalle hepimizden uzak olacaktı…
Yorum yapın