HAYATINIZIN EN ANLAMLI GÜNÜ HANGİSİDİR?

“HYGGE”
Aslında ne kadar anlatsak boş, mutluluk ancak hissedilir. Yine de sevdiğinizle koltukta kıvrılıp dinlenmenin huzurunu, dostlarınızla güzel bir yemek yemenin keyfini, güneşli bir günde pencereden süzülen ışığın yaydığı neşeyi nasıl tarif ederdiniz? Danimarkalılar böyle anları “Hygge” sözcüğüyle anlatıyor. Danimarkalıların mutluluk sırrı Hygge ve buna göre hayatınızın en anlamlı günü bugün. Yani şu anda içinde yaşadığınız gün. Hygge, Dan yazı dilinde ilk defa 1800’lerin başında ortaya çıkmıştır. Kelimenin okunuşu (hüge, höge, hoga, hoogah vb.)
İşte 10 maddelik hygge manifestosu:
Ortam: Işıkları söndürün ve mumları yakın.
Zihin: Şimdi, burada farkındalıkla var olun ve telefon gibi dikkat dağıtıcı unsurları kapayın.
Keyif: Kahve, çikolata, kurabiye, patlamış mısır, ne varsa hepsinin tadını çıkarın.
Eşitlik: Birlikte hazırlanan bir sofranın tadı bambaşkadır, biz benden üstündür.
Şükran: Şükran duygusuyla mutluluğunuz katmerlenecektir. Sahip olduklarınıza şükredin.
Uyum içinde olma: Kendinizi ispatlamaya çalışmayın, akışta kalın.
Rahatlık: Kendinize küçük molalar vermeye izin verin ve konforlu alanlar yaratın.
Ateşkes: Dram yapmaya, tartışmaya gerek yok, barış sağlayın.
Birliktelik: Sevdiklerinizle anılar biriktirin. Geçmişe baktığınızda hatırlamak iyi gelecektir.
Sığınak: Eviniz sizin kaleniz, en güvenli yeriniz. Burası huzurlu yuvanız, ona sahip çıkın.
Danimarkalıların yaptıkları bizim topluma uymayabilir, bu da çok normal. Bu önerilenlerin hepsini yapmak da mümkün olmayabilir. Ancak, bu yazıdan neyi öğrendik. Hayatımızın en anlamlı günü bugün. Tabii, yaşıyorsak.

/////

BEĞENİ

“300, 400 AAA BAK BAK 500 OLDU”
Önceden doğum günü kutlamaları aile ve çok samimi arkadaşlar arasında yapılırdı. Kimse kimsenin doğum gününü bilmezdi. Aile içinde bir evlilik gerçekleşince pasta kesilirdi. Bayramlarda birbirimize tebrik kartı gönderirdik. Çocuklar hep sevilirdi. Çocuklara mendil içinde bayram harçlığı vermek çok önemli idi.
Şimdi o çocuklar büyüdü adam oldu ve hayat değişti. Bayramlar tatile dönüştü ve bu süreçte içinde de sosyal medya herkes tarafından kullanılmaya başladı. Sosyal medya hem iyi hem kötü ve bana göre kötülüğü biraz daha fazla.
Doğum günü olan birini, sosyal medyada 300, 400, 500 kişi kutlayabiliyor. Bu rakam büyüdükçe doğum günü olan seviniyor. Bu rakam daha da yükseliyor diye için için sevinmeye devam ediyor. Bir havalar sorma gitsin.
Senin o doğum gününü kutlayan 500 kişinin yarısı seni yolda görse tanımaz. Bir gün, arkadaşlarla otururken çok tanıdık biri yanımızdan geçti ve bende yanımdakine sordum: “Bu senin facebook arkadaşın değil mi?” Evet dedi. Eee, selamlaşmadınız. O benim facebook arkadaşım, orada selamlaşırız şeklinde cevap verince çok şaşırmıştım.
Gelelim doğum gününe. 500 oldu 1500. Fakat eve doğum gününe gelen yok, hediye gönderen yok. Evinde tek başınasın. Pasta kesen yok, sana sarılıp gününü kutlayan yok, fakat tebrik eden 1500 kişi oldu.
Sosyal medyanın gerçek yüzü bu işte, her şey hayali, sevgiler bile.
Evde başına bir iş gelse hastaneye yatsan 400 geçmiş olsun mesajı gelir, bir tanesi bile hastaneye gelmez. Sonra bir bakmışsın vefat etmişsin. Hemen “ışıklar!” içinde uyuturlar seni. Sen ölmüşsün kim okuyacak mesajını.
Evet, hayatta en önemli olan şey birbirimizi sevmek, saymak ve saygı göstermektir ve lütfen bunu canlı yayında değil de eve gelip canlı canlı yapalım.