POPÜLİST SİYASETE ELEŞTİREL BAKIŞ
Özellikle son 5-6 yıllık süreçte bu sütunlarda çok yazdım, anlattım ama zaruret hasıl oldu. O yüzden bir kez daha ülkemiz gibi tüm dünyayı şu sıralar kasıp kavuran siyasette popülizme dair eleştirel bir bakış olması ve anlayana bir parçacık uyarıcı etkisi olması umudu ve dileğiyle tekrardan aynı konuya ilişkin yazmaya karar verdim. Evet, başlıyorum anlatmaya..
Demokratik toplumsal yapılarda siyaset bir kamu hizmeti kurumudur. Siyasette aktif rol alma talebinde bulunanlar ise kamuya yani topluma bu hizmeti sunmakla yükümlüdürler. Kamu ise kendisine nitelikli hizmet verebilecek yeterlikte olanları seçmek ve siyasi göreve gelmelerini sağlamakla yükümlüdür. Siyasetin kalitesi ise görev talep eden ile hizmet bekleyen arasındaki seçme ve seçilme ilişkisinin liyakat esasına dayanmasına bağlı olarak belirlenir. Kamunun, seçme kararında kaliteli hizmet beklentisini önceliğe alması durumunda uygun ve doğru kişilerin seçilmesi mümkün olur. Siyasal, toplumsal, ekonomik sistemleri büyük ölçüde oturmuş, demokratik kurum ve kuruluşları aktif olarak işleyen toplumlarda bireylerin siyasetle ilişkisi genelde mesafelidir. Bu, onların siyasete, siyasal süreçlere, siyasal işleyişe duyarsız veya ilgisiz oldukları anlamına gelmez. Tam tersine gelişmiş toplumlarda bireylerin siyasal duyarlılık ve ilgileri oldukça da yüksektir ancak siyaseti gündelik yaşamlarının içerisine dahil ederek işi gücü bırakıp siyasetle zaman yitirmezler. Kamunun, bireylerin siyasete bu mesafeli duruşları aynı zamanda onların bütün siyasi kesimlere gerektiğinde eleştirel bakışlarını da sağlar. Mesafeli durabilen, eleştirel bakabilen bireyler ise içerisinde yaşadıkları toplum ve ülke için gerçek anlamda etkin ve de işlevsel bir kamunun oluşmasını sağlayabilirler. Eğer bugün Batılı ülkelerde demokratik kurum ve kuruluşların işleyişinde dikkate değer bir sorun yoksa bunun temel nedeni bilinçli, duyarlı, eleştirel düşünebilen ve tarafsız tavır gösterebilen bireylerden oluşan kamusal yapılar sayesindedir. Türkiye’deki durum ise bunun tam tersidir. Bir yanda siyaseti bir kamusal hizmet alanı yani aracı yerine bireysel bir kazanç kapısı olarak görenlerin akıl almaz hırsları diğer yanda neredeyse kendi varlığını bile siyasilere borçlu olduğunu düşünen, siyasetin aktörlerini kurtarıcı, kol kanat gerici baba gibi hatta tapılan kutsal varlık gibi gören bireylerden oluşan bir kamudur bu sözünü ettiğim bizim kamu...
Aslında bu toplumun insanları duygusaldır, inançlıdır, manevi değerleri güçlüdür. Üzücü olan ise aktif siyasette rol alan ya da rol almayı hedefleyenlerin; Anadolu insanının bu temizliğini, saflığını, duygusallığını, inançlılığını sömürmeye yeltenmeleridir. En kötüsü ise sömürmek ve sömürülmek ilişkisi üzerinden biçimlenen bir siyasi kültürün toplumda yaygınlaşması, yerleşik hale gelmesidir. Sömürmek ve sömürülmek ilişkisi üzerine yapılanan böyle bir siyasal kültürel ortamda seçen ve seçilen ilişkisinin rasyonellikten beslenmesini beklemek de boşunadır. Oysa herkes kendi işinin ehli olsa ve kendi işine baksa bu tür sorunları konuşuyor olmayız. Halkın bunca siyasallaştırılması, siyasetin popülist bir anlayışla halkın gündelik yaşamının içerisine bunca dahil edilmesi onların bilinçlenmesini sağlamaz, sömürülmelerine neden olur. Siyaset, toplum için sorun çözen değil onları taraftarlık rolüyle içine çeken kısır bir işleyiş haline gelmiş bulunmaktadır. Bilmem anlatabildim mi?..
Yorum yapın