PATİLİ DOSTLAR

Mevlana’nın şehri Konya’da maalesef köpeklerin barınak görevlilerince başlarına kürekle vurularak öldürülmesi sonucu tüm Türkiye ayağa kalktı. Öldürülen köpeği sessizce oracıkta izleyen diğer köpeklerin hali de içler acısıydı. Ardından barınağın içinden görüntüler geldi. Mama yok, su yok ve daha neler... Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir insanlık! Konya ve Mamak’la sınırlı mı sanıyorsunuz? Sosyal medya hesaplarından takip ettiğim bazı STK lar bunlar için çok mücadele veriyor. Karakollar, mahkemeler derken Allah’ın sessiz kullarının hukuk mücadelesini veriyorlar. HAYTAP, Angel Farms Sanctuary, Dost Derneği, Satın Alma Sahiplen Derneği ve bazı dernekler gece gündüz demeden dostlarımıza yardımcı oluyor. Bazen bir kedi bazen bir köpek, eşek, kuş, fare onlar için fark etmiyor, çünkü kendilerini yardıma adamışlar. Gördüğüm birçok yazıda hayvan severlerin barınaklara karşı çıkmasına çok kızılıyor. Kızmayın... Onlar barınakların durumunu, oraya giren canların akıbetini o kadar iyi biliyorlar ki karşı çıkmaları bu yüzden. Sessiz kulların sesi onlar. Barınaklar birçok yerde istisnalar hariç, sandığınız gibi onların, beslenip, konaklayabileceği yerler değil. Gidenlerin çoğu hastalanıyor, bir deri bir kemik kalıyor kısacası içler acısı durumları.

Gelelim sokaklardaki duruma... Sokaklar köpek dolu, bazı yerlerde tehlikeli olanları var ancak çoğu da o sokağın bireyi olmuş adeta. Alanlarını öyle bir işgal etmişiz ki eşeleyip yatacakları bir karış toprak bile yok. Her taraf beton, yazın ateş, kışın buz gibi... İnsanlar evinde kalan yemeğini bile onların önüne koymayı, bir kap suyu çok görüyor. Sokaklarda bu kadar çoğalmalarının bir sebebi de bir hevesle alınıp sonra sokaklara atılmaları. Kısırlaştırmalar yapılmadığı için de sürekli çoğalıyorlar. Çevredeki kimyasal, fiziksel ve özellikle frekansal değişiklikleri bizden önce algılayıp, saldırganlaşabiliyorlar. Köpekler bizim duymadığımız sesleri duyabiliyor. Son zamanlarda saldırganlaşmalarının sebebinin frekanslar olabileceği düşünülüyor. Alan koruma gibi özellikleri de onları agresifleştirebiliyor.

İnsanlar için ve özellikle çocuklar için tehlike arz etmesi ise kabul edilemez bir durum. Bu yüzden insana, insanlığa yakışır çarelerin bulunması da asla ertelenmemeli. Ancak “haydi toplayalım” dendiğinde de Konya'daki gibi canice şeyler ortaya çıkıyor. Uygun şartlar sağlanmadan “toplansın” diye etrafını kışkırtanların vebali olduğu kadar, bir insanı ısırdığında “sokaklarda kalsın” diyenlerin de vebali olacaktır. Tabi ki önce insan ancak onlar da “Allah’ın sessiz kullarıdır.” Kimse onlara zarar veremez, vermemeli. Benim anlayamadığım şey, bu zulümleri yapanlar Müslüman ise, Peygamberimizin Uhud, seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına bir nöbetçi dikip, koca orduyu o kedinin etrafından dolaştırdığını bilmiyor mu? Ya da merhamet duygusu gelişmemiş mi? Hayvanlara işkence yapanlardan korkun çünkü onun bir sonraki aşamasının muhatabı insan olur. Allah hayvanlara merhamet edilmesini buyuruyor.

Gelelim çözüme... Sokaklardaki dostlarımızı en iyi tanıyanlar, sabah akşam demeden besleme yapan, hastalıklarında, kazalarda klinikten kliniğe koşan, şiddet gören hayvanları kurtaran, tiksinmeden, gocunmadan kucaklayıp tedavi ettiren gerçek hayvan severler, dernekler, STK’lar, merhametli veterinerler... Dostlarımızı, davranışlarını, alışkanlıklarını bilen bu kişilerle yetkililerin bir masaya oturup yapılacak barınaklar, ihtiyaçlar, çözümler hakkında istişare etmeleri en doğrusu olacaktır. Beslenmelerinin sağlandığı, üremelerinin kontrol altına alındığı barınaklara alınan merhametli bakıcılar da çözümün bir parçası olacaktır. Kutuplaşmadan, ayrışmadan, sevgiyle, merhametle her şey çözülür.

Her birimiz kendi hayatlarımızı organize ederken hayvanların da haklarını korumak zorundayız. “Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir.” (Enam 36)

Ayette de belirtildiği gibi bu dünyada yalnız olmadığımızı bilerek hareket etmeli, onlara merhamet etmeliyiz. Yaratılmış bir varlık nasıl sevilmez anlayamasam da “sevmeyin ancak zarar da vermeyin” demek istiyorum.