Evet, geldik 14 Temmuz 2016’da neler yazdığıma, anlattığıma…

O hain kalkışmanın, o hain kanlı darbe girişiminin yaşanmasına bir gün kala o zaman ki DEMOKRAT gazetesindeki DOBRA DOBRA sütunumda ‘Paralelciler ile Mücadele Nasıl Olacak?’ başlıklı yazımda şunları dile getirmiş, yazmıştım;

 

 “Bu sütunlarda son iki gündür, yakın geçmişte ‘cemaat’ veya ‘hizmet hareketi’ diye adlandırılan şimdilerde ise PDY yani ‘Paralel Devlet Yapılanması’ denilen sürdürülen soruşturma ve davalarla gerçekleştirilen operasyonlarda FETÖ yani ‘Fetullahçı Terör Örgütü’ denilen organizasyona dair yani ‘PARALEL’ ile mücadeleye ilişkin önceki gün ve dün yaşananları sizlere aktarmaya çalıştım. Bugün ise yakın gelecekte yaşanabilecek olası gelişmelere dair öngörülerimi anlatmaya çalışacağım. Anımsayacaksınız, 2014 yerel seçimlerine kadar gelen süreci nasıl işlediğini anlatmıştım. Yani 17/25 Aralık 2013 skandalının patlamasının ardından hesaplar yeniden yapılmış ve AKP yakın geçmişin cemaatçilerini, kendilerine maddi, manevi, sorgusuz sualsiz ve de koşulsuz biat etmeleri karşılığında kendi saflarına katmış, dolayısıyla kendi listelerinde belediye başkan ve meclis üyeliklerine aday göstermişti. Bu sayede AKP’den aday gösterilen yakın geçmişin cemaatçilerinden en azından bir bölümü belediye başkanı veya belediye meclis üyesi seçilmeyi başardı. Elbette AK Parti’de bu işten siyasi menfaat elde etmiş yani paralelci olmayan kendi kumaşından isimleri de yakın geçmişin cemaatçileri tarafından tabandan sağlanan destekle yerel seçimlerde başarılı olmuş ve seçilmişlerdi. Aynı yıl yine anımsayacaksınız ‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri’ yapılacaktı. 12 yılın başbakanı Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığına adaydı ve bu kez cumhurbaşkanını meclis değil ‘İLK DEFA’ halk seçecekti. 30 Mart yerel seçimlerinden önce kimi kendiliğinden yani çıkar hesaplarına uygun olduğun için, kimileri ise AK Parti’nin hesabına geldiğinden veya başka zaruretlerden dolayı(!) iktidar partisinin saflarına katılan yakın geçmişin cemaatçileri, o günün paralelcilerine cumhurbaşkanlığı seçimlerinde büyük iş düşecekti. Nitekim de düştü de…

O yıl yani 2014’de gerçekleştirilen ‘CUMHURBAŞKANLIĞI’ seçimlerinde yakın geçmişin cemaatçileri, sonraki sürecin Paralelcileri; ‘Fethullahçı’ tabanda önemli bir kesimini ikna ederek belki de kendi çıkarlarına da uygun düştüğü için(!) var güçleriyle Tayyip Erdoğan’a destek verdiler ve onun seçilmesinde ciddi oranda pay sahibi oldular veya olmuş gibi göründüler. Buna rağmen Tayyip Erdoğan başbakanlığı döneminin son aylarında olduğu gibi cumhurbaşkanı seçildikten sonra paralel ile mücadeleyi derinleştirerek sürdürmekten asla geri kalmadı. Bir kısmı AKP saflarına geçen, bir kısmı geri planda yani ‘PASİF’ konumda kalarak kendilerini gizleyen bir diğer kısmı da ‘en iyi savunma hücumdur’ düsturuyla karşı saldırıya geçip Don kişotluğa’ soyunan o cemaatçiler, mevcudiyetlerini ve epeyce azalmasına rağmen etkilerini sürdürme gayreti içine girdiler. Bu arada sözüm ona ‘paralel ile mücadele’ var gücüyle(!) devam ediyordu. ‘Sözüm ona’ diyorum, çünkü paralel ile mücadele, örneğin; Balıkesir gibi yerlerde tam anlamıyla ‘olması gerektiği gibi’ kararlılık içinde sürdürülemiyordu. Bence bunun nedeni ise bana göre çok basittir ve nettir; Parti teşkilatlarının çeşitli kademelerinde, AKP’li belediyeleri çoğunda, kamu kuruluşlarının önemli bir bölümünde yakın geçmişin cemaatçileri bugünün ‘PARALELCİLERİ’ maalesef çöreklenmiş durumdadır. ‘Cemaatçi/ Paralelci’ olmasalar dahi onların desteği ve katkılarıyla bulundukları makam ve konumları elde etmiş, yani köşe başlarını tutmuş birileri, belki de işlerine yaradığı, diledikleri gibi kullandıklarından ötürü olsa gerek dönemin AK Parti’nin kudretli egemenleri tarafından her şeye rağmen korunup kollanmaktaydılar. Bu koşullar altında başta Balıkesir olmak üzere memleketin birçok yerinde ‘paralel yapı ile mücadele’ ne denli kararlılıkla ve ciddiyet içinde yürütülebilirdi ki, sorarım sizlere?..

Çok eski geçmişe dayalı dostluğum, arkadaşlığım bulunan şimdilerde ise aktif biçimde siyasetin içinde yer almayan AK Partili birinin kendi ifadesiyle “Paralel ile mücadele de AKP’nin açmazı veya korkusu şudur; bir duvardan bir tuğla çeker, çıkarırsan, o duvar da büyük olasılıkla çöker, yıkılır!..”

O nedenle Balıkesir’de paralel ile mücadele istenilen düzeyde yani kararlılık ve ciddiyet içinde maalesef sürdürülememektedir. Lütfen inanın, bu işlerin belgesi yani kanıtı olsa açıkça yazarım ama ne yazık ki yok ama bu anlattığım öngörülerimde adım kadar eminim!

Bu memleketin he taşının altında ve hatta üstünde hala AKP’nin kudretli egemenleri sayesinde gemisini yüzdüren, tekerini çeviren, işini yürüten ve işini gördüren, nazı geçen, o kadar çok paralelci var ki!..

Bugüne kadar gördüğüm, gözlemlediğim odur ki bu paralelciler; basınından medyasına, iş ve siyaset dünyasına, belediyeler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına, bazı sivil toplum kuruluşlarına kadar o denli nüfuz etmiş, yerleşmiştir ki, o AK Partili eski dostumun dediği gibi; Duvardan bir tuğlayı çekmeye kalksanız, o duvar mutlaka yıkılacak yani çökecektir!..”

Pazartesi günü yani 21 Nisan pazartesi günü bu sütunlarda bu konuya ilişkin ‘15 Temmuz Cuma’ günü o zaman neler yazmış, neler anlatmışım o yazımı sizlere sunacağım….