Şarkılara, türkülere, dramlara konu olan orman ve ormancılar. “Aman ormancı canım ormancı köyümüze bıraktın yoktan bir acı” ormanlar, ciğerlerimiz ve nefesimiz diğeri ise onları bekleyen emekçilerimiz. Maalesef ormanlarımıza sahip çıkamıyoruz. Sebep ve neden ne olursa olsun ormanlarımız koruyamıyoruz.
Kanunu bilin de ormanla ve ormancıyla başınız belaya girmesin. Ormandan bir dal kesemezsin. Ormancıya dokunamazsın kanun her ikisini de korur. Bir haftadır orman yangınlarını konuşuyoruz. Üzülüyor, öfkeleniyor, tepki veriyoruz. Endişeleniyor, kaygılanıyor, moralimiz bozuluyor. Sakin sakin oturup izlemek mümkün mü? Her yıl özellikle yaz aylarında ülkemizde bu tiyatroyu defalarca izliyoruz. Ülkemin en güzel şehirlerinden birisinde, güzel İzmir'imizde çıkan orman yangınları yine içimizi yaktı. Karşıyaka, Urla, Karaburun ve Menderes’te içimize yine ateş düştü. Binlerce hektar ormanımız, bize nefes sağlayan, oksijen ve su sağlarken yandı bitti kül oldu. Sadece orman değil tabii ki yüzlerce yabani hayvan, uçamayan kuşlar, yürüyemeyen kaplumbağalar, bitkiler, böcekler kül oldu gitti.
Sebep arıyoruz, neden? Rant çetesi parmağı, terör kafası var mı diye sorguluyoruz. Özellikle bu yangıların, eş zamanlı bir zaman diliminde turizmin göz bebeği İzmir’de olması herkesin kafasında soru işaretleri bırakıyor. Örneğin Karaburun ve Urla bir doğa harikası. Doğası, koyları, denizi ve tarihi ile rantçıların hedef noktaları.
Ormanlar sebepsiz yanmıyor. Bir neden bulmuşlar adına “ekolojik yangınlar” diyorlar. Ormanlarımızı talan ediyorlar. Çıkın bakın Kaz Dağlarına, birçok alanda altın madeni çıkarıyorlar. Güzelim orman yollarında hafriyat kamyonlarının birisi geliyor birisi gidiyor. Tarım arazisi açmak, otel ve tesis kurmak için yakılıyor yıkılıyor yok ediliyor buraları. Ekolojik yangın çıkıyorsa Tarım ve Orman Bakanlığı neden önlemini almıyor?
Hükümet ve Kanun şöyle diyor. Anayasa Madde: 169 Yanan, yakılan, kesilen, açılan yerlerin başka amaçla kullanılamayacağı için ağaçlandırılması, orman haline getirilmesi mecburiyeti var. Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir. Bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Yanan ormanların yerine orman yetiştirildiğini ben daha görmedim. Fakat! Bol yıldızlı oteller yapıldığını, maden sahaları açıldığını ve bu arazilerin yandaşlara peşkeş çekildiğine çok şahit oldum. Kanunu uygulamayacaksan kanun neden var? Kanun; Satır aralarında kalmış, iki satırlık yazıya sığmış ve var desinler denecek bir gösteriş midir? Elimizde bir Orman Kanunu var. Öyle bir kanun ki, ormandan dal kesenin başını kesecek kıvamda ve sertlikte. Köylüye yakacak odun aldırmayan, çiftçiye hayvanlarını otlatmayan, arıcıya peteklerini koydurmayan, avcıyı ormana sokmayan, vatandaşa karşı oldukça katı uygulamalar içeren Orman Kanunundan bahsediyorum.
Orman yangını denilince şu tekerlemeyi bolca tekrar ediniz, belki bir anlam çıkaran olur.
Komşu hu! Oğlun geldi mi?
-Geldi.
-Ne getirdi?
-İnci, boncuk.
-Kime, kime?
-Sana, bana.
-Başka kime?
-Kara kediye
-Kara kedi nerede?
-Ağaca çıktı
-Ağaç nerede?
-Balta kesti
-Balta nerede?
-Suya düştü.
-Su nerede?
-İnek içti.
-İnek nerede?
-Dağa kaçtı.
-Dağ nerede?
-Yandı, bitti kül oldu.
Sağlıcakla…
Saygılarımla
Osman Köse
Yorum yapın