OKUMA ALIŞKANLIĞI ZİHİNLERİ GELİŞTİRİR

 Kimilerinin ‘KAYIP KUŞAK’ diye tanımladığı (ki ben o tanımlamayı asla kabul etmiyorum) ‘BİZİM KUŞAK’ okuma alışkanlığı sayesinde bugünlere erişebilme başarısını gösterebilmiş, epeyce fazla fire vermeden bugünlere gelebilmiştir. Kast ettiğim ‘BİZİM KUŞAK’ 1960’ların ikinci yarısıyla 1970 arası doğan, 1970’lerin sonlarıyla 1980’lerin ortalarına kadar ergenlik ve gençlik dönemini geçiren ve 80’lerin sonlarında hayata atılan nesildir..

İşte o kuşağın temsilcileri olan BİZLER; belki bizden bir önceki kuşağa göre biraz daha apolitik, biraz daha materyalist ve oportünist, belki biraz daha bencil veya narsist, ya da ürkek, çekingen, azıcık da olsa korkak, bir nesildik ama bizden sonraki kuşaklara göre; ‘Okuma alışkanlığını ortaokul, lise yıllarında ehil insanlar yani öğretmenlerimiz sayesinde kazanan, üniversite yıllarında ya da üniversite gitmeyip hayata atıldığımız yıllarda o alışkanlığı geliştiren bir nesildik’ diye düşünüyorum. Geçenlerde bizim kuşaktan eski bir arkadaşımla karşılaştım. Ortaokul yıllarında aynı sınıfta değil ama aynı okulda öğrenim gördüğüm bu eski arkadaşım, okuyup öğretmen olmuştu. Kendisini 16-17 yıldır görmemiştim. Bir yere oturup hasret giderdik, yaklaşık bir buçuk saat samimi biçimde sohbet ettik. Eşi de kendisi gibi öğretmen olan bu eski arkadaşım, henüz emekli olmadığını, en azından birkaç yıl daha eğitim camiasının bir neferi olarak mücadele vermeye devam edeceğini öncelikle belirterek, benim gazeteci olduğunu bildiğinden olsa gerek başladı anlatmaya; “Öğretmenin asıl misyonu öğrenme süreçlerini iyi yönetmek, öğrencinin bilgiye ulaşma yollarını kolaylaştırmak ve öğrencinin bilgiyi anlamasına, anlamlandırmasına, yapılandırmasına, yorumlamasına ve bilgi üretmesine katkıda bulunmak olmalıdır. Öğrenciye bilgiyi buldurmalı, yorumlatmalı ve yeni fikirler üretmesini sağlamalıdır. Ancak bu şekilde öğrenci sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi öğrenir, geliştirir. Öğretmenin sınıfta çocuğa kazandırmak istediği birçok tutum, davranış ve bakış açısı evde desteklenmeyince öğretmen çok yol kat edemez. Öğretmenin işini üstlenmeye çalışan değil öğretmen ile iş birliği içinde olan veli öğrenciye başarı kazandırır. Okuyan her çocuk önce kendisini sonra da içinde yaşadığı toplumu geliştirir. Çocuğun hayal dünyası güçlenir, böylece yaratıcılığı artar. Yaratıcılığı güçlü olan çocuklar karşılaştıkları birçok soruna kolaylıkla çözüm üretir. Çözemediği sorunlarını hikâye kahramanlarıyla birlikte çözer. Okuduğu bir kitap sayesinde ilgilerini, yeteneklerini keşfeder.”

 

Tüm bunları anlatırken elbette tümünü olmasa da ana fikri oluşturan ana başlıkları, yani o öğretmen arkadaşımın anlattıklarının özetini kağıda değil ama kafama, zihnime not etmeye çalıştım. Vefakar ve cefakar bir eğitimci olduğunu düşündüğüm o eski ortaokul arkadaşım bir an da durdu ve gülümsedi; “Sen hiç merak etme Zikri, sana tüm bu anlattıklarımı hatta daha fazlasını kağıda döktüm. O notlar cebimde, zaten seninle karşılaşmasaydık, ben sana, gazeteye gelip bunları verecektim.” deyiverdi bir anda..

Öğretmen o eski arkadaşımın anlattıklarında en faz öne çıkan okuma alışkanlığı üzerine söyledikleriydi. Okuma alışkanlığı ilkokul yıllarında çocuklara kazandırılması bu yüzden çok önemlidir. Bizim kuşağımızın çok büyük ve önemli kısmı ve kesiti, ilkokul yıllarında kendilerine öğretmenleri aracılığıyla kazandırılan okuma alışkanlığını büyük ölçüde ortaokul ve lise yıllarında geliştirerek bugünlere gelmiştir. Bu kanaatini kuvvetlice taşıdığı özellikle belirtince o öğretmen arkadaşım bu konularda çok dolu olduğu için kaldığı yerden devam etti; “Okuyan her çocuk önce kendisini sonra da içinde yaşadığı toplumu geliştirir. Çocuğun hayal dünyası güçlenir, böylece yaratıcılığı artar. Yaratıcılığı güçlü olan çocuklar karşılaştıkları birçok soruna kolaylıkla çözüm üretir. Kelime dağarcığı gelişir yani zihninde yaşıtlarından çok daha fazla sayıda kelime olur. Bu da duygularını, düşüncelerini rahat ifade edebilmesi demektir. Ayrıca çok kitap okuyan bireyin iletişimi, hafızası güçlenir. Her kitapta farklı bir yaşama tanık olur. Hatta bazen okuduğu öykülerde büyüklerin anlatamadığı doğum, ölüm, ayrılık gibi kavramların cevaplarını bulur. Çözemediği sorunlarını öykü ve masal kahramanlarıyla birlikte çözer. Okuduğu bir kitap sayesinde ilgilerini, yeteneklerini keşfeder. Bu konuda aile içi iletişimde kitap okumak kaliteli zaman geçirmede epeyce etkilidir. Anne baba ve çocuklar hep birlikte kitap okuyup okudukları kitaplar üzerine yorum yapmalı, tartışmalıdır. Kitapta geçen olayları, davranışları değerlendirip tartışmalılar. Böylece hem keyifli bir aktivite yapmış olurlar hem de bağlarını güçlendirirler. Uyumadan önce ebeveynin çocuğuna okuduğu kısa bir öykü ya da masal hem dil gelişimini destekler hem de çocuğun uykuya rahat geçmesine yardımcı olur. Okuma alışkanlığını kazandırmak için aile içinde kitap okuması için baskı yapmak yerine okuyarak örnek olma yöntemi benimsenmelidir. Çünkü çocuklar uyarılmaktan çok davranışları örnek alırlar. Okuma yapmak için rahat bir ortamı oluşturulmalıdır. Aile üyeleri okuma saati belirleyip birlikte kitap okumalılar. Birlikte dışarıya çıktıklarında mutlaka bir kitapçıya uğramalılar. Çocuğun kitap seçmesine izin vermeliler. Tabii çocuğun yaşına uygun olmalıdır bu salık verilen kitaplar. Kendileri de bir tane seçip önerebilirler. Ama önerdikleri kitaplar çocuğun ilgi alanlarına göre olursa daha çok dikkatini çeker. Bir de salt öykü kitapları değil yaşlarına uygun dergiler de alınabilir. Böylece çocuklar okumanın keyifli bir aktivite olduğunu fark eder. Çocuğun kendisine ait bir kitaplığı olmalıdır. Okumaya başlamadan önce, kitabın başlığından, yazarından ve varsa çizerinden biraz bahsedilebilir. Öğrencilere kitabın tam olarak ne ile ilgili olabileceği gibi çeşitli sorular sorulabilir. Okudukça arada bir durup öykünün nasıl ilerleyebileceği birlikte tartışılır. Ayrıca öğretmen etkileyici bir ses tonu kullanarak kitaba olan ilgiyi artırmaya çalışmalıdır. Kitabın birkaç sayfasını okuduktan sonra öğrencilerden resimlemelerini isteyebilirler.”

Elbette o eski ortaokul yıllarımın arkadaşı, sevgili öğretmen dostumun anlattıkları, bana verdiği konuya dair bir tomar kağıda yazılmış notlar, bu kadar değil ama benim sütunlarım bu konuya ayırdığım yerim bu kadar ile sınırlı ne yazık ki. Ancak onun bana ilettiği ve benim de sizlerle paylaştığım, yazımın başlığını oluşturduğum “OKUMA ALIŞKANLIĞI ZİHİNLERİ DOLAYISIYLA TOPLUMU GELİŞTİRİR” ana fikrine dair sanırım sizlere çok şeyler anlattığımı düşünüyorum..