NEYİN NASIL OLACAĞI BELLİ MİDİR?
Bence şimdilik kaydıyla aşırıya kaçmış gibi denilebilecek biçimde kimilerinin kriz
veya kaos ortamı ya da dibe vurmuş ekonomik tablo nedeniyle benim
söylemime göre; belirsizlik ve beceriksizlik ortamında sürükleniyoruz. Salt
ekonomi değil, siyasete değin her şey çöküş halinde, her şey belirsiz
görünmektedir. Elektriğin, benzinin, domatesin, biberin, suyun fiyatları ne oldu,
nerelere kadar gidecek, önlenemeyen hiperenflasyon bırakın durmayı, acaba
biraz yavaşlayacak mı? Son 24 saat içinde neler oldu, Önümüzdeki 48 saat
içinde daha neler yaşanacak, neler olacak, daha ne kadar yoksullaşacağız? Tüm
bu konularda can sıkıcı, bunaltıcı biçimde belirsizlik egemen durumdadır.
Elbette konunun siyasal boyutunu ve siyasal yansımasına bakarsanız seçim
konusu da öyle durmaktadır. Erken mi yapılacak, baskın seçim şeklinde mi
gerçekleşecek, zamanında yani 2023 Haziran’ında mı olacak, inanın seçimi
yapacaklar dahi kimse bilmiyor, bilemiyor, kestiremiyor!.
Tüm bunlar belirsiz durumda. Hal böyle olunca da adına ister kriz, ister kaos
ortamı deyin, ne derseniz deyin, hiç fark etmiyor. Ama son günlerde yaşanan
bazı gelişmeler, seçim ile ilgili şimdiden belli olan bazı yanıtların ortaya çıkmaya
başladığını gösteriyor. Kanaatim odur ki, evet AK Parti iktidarı belki kaçınılmaz
olarak ya da eskilerin deyimiyle ehvenişer bir düşünceyle yani “Olan oldu zaten,
daha da işler kötüye girmeden, ne olacaksa olsun!” mantığıyla ama erken, ama
zamanında seçimleri yapmaya niyetli görünüyor. Ama bu nasıl bir seçim olacak
ise ulusal iradenin siyasal iktidarın değişmesi yönünde tecelli etme olanaklarına
açılan bütün kapıları kapatan, tarafların eşit şartlarda yarışmadıkları,
demokratik ve serbest bir seçimin bütün önkoşullarının gerçekleşmesinin
engellenebileceği, bağımsız yargı denetiminin tam olarak
gerçekleşemeyebileceği bir seçim mi olacaktır? İşte daha şimdiden bütün
kuşkular ve kaygılar bu noktada toplanmakta, odaklanmaktadır. Milli iradenin
kendisi için en iyinin kim olduğunu belirleyip işbaşına getireceği seçimin bir
anlam ifade etmesi için her şeyden önce, halkın neyin ne olduğunu bilme
olanağına sahip olması, yani basın özgürlüğünün işlediği bir toplum düzeninin
olması, bağımsız yargının aksaksız işlemesi gerekmektedir. Tek adam
idaresindeki iktidar yeni yaptığı basın/ Medya yasası değişikliğiyle kuvvetler
ayrılığı ilkesini daha da ayaklar altına almayı amaçlamış, özgür basını böylelikle
ortadan kaldırdıktan sonra bağımsız yargının tümüyle ortadan kaldırılmasını
sağlayarak medyayı tümüyle iktidar yandaşı haline getirmek, basını denetim
altında tutacağı bir seçimi yapmak niyetinde midir, sormak isterim!..
Seçimin demokratik, serbest seçim olabilmesi için vatandaşın tercihinin hiçbir
tehdit altında olmadığı, kendini güvencede hissettiği bir ortamın olması
gerekmektedir. Bağımsız yargının tam anlamıyla var olmadığı bir ortamda,
muhalefete yönelik linç girişimlerine göz yumulan sözde yargı kararlarıyla bir
güvencenin de olmayacağı, rejimin demokrasi ve değişim isteyenlerin linç
edilmesi girişimlerine seyirci kalacağının alenen ilan edildiği, korku ortamında
seçimi yapmaya niyetli midir mevcut iktidar, bunu da sormak isterim. Son
günlerde hepsinin de örneklerini gördüğümüz, bağımlı yargının keyfince,
iktidarın dilediği koşullarda yapılmasının engellenemeyeceği, basının yasalarla,
basın ilan kurumu RTÜK aracılığıyla ağzının bağlandığı, seçimlerde iktidarı
sıkıştırma olasılığı olanların, güdümlü yargının marifetiyle saf dışı bırakıldığı bir
güya seçim mi olacaktır, önümüzdeki seçimler?
Muhalefet bu ve buna benzer önümüzdeki yapılacak seçimlere ilişkin tüm
gerçeği apaçık bilmektedir. Bilmesine rağmen de bu koşullar altındaki ‘seçime
katılmayacağım’ da diyememektedir. Çünkü muhalefet bilmektedir ki özgür,
dürüst, tarafsız yargı denetiminde yapılmayan, baskılı, hile hurda girişimli
seçimleri bütün olumsuzluklara karşın kazanmak kesinlikle zorunludur,
kaçınılmazdır!.
Yorum yapın