Bir kez daha soruyorum: Biz nereye gidiyoruz? Son günlerde ülkemizde öyle olaylar yaşanmaya başladı ki ne söyleyeceğimi ne yazacağımı bilemiyorum. Ülkemiz her bakımdan her geçen gün daha kötüye gidiyor. Ekonomik yönden, ahlaki yönden, siyasi yönden, maddi ve manevi yönden her geçen gün daha çok uçuruma yuvarlanmaya başladık. Etrafımızda savaşlar, ülkemizde yaşanan olaylar, hayat pahalılığı, adam öldürmeler, kadın cinayetleri, Narin olayı, gencecik bir genç polis kızımızın bir manyak tarafından öldürülmesi, trafikte yaşanan kavgalar, yan baktın kavgaları artık sabrımızı taşırmaya başladı. Daha önce defalarca yazdığımız ve söylediğimiz gibi bir defa daha ısrarla ve üzerine basa basa diyoruz ki bütün bunların önüne geçmenin tek yolu İDAM cezasının geri gelmesiyle mümkün olacağına olan inancımızdır. Hali hazırda ki kanun ve uygulamalarla bu olayları önüne geçilmesinin mümkün olmadığını kabul etmek gerekiyor. Çünkü hali hazırdaki kanun ve cezaların bu olayları değil önlemek en az bir caydırıcılık gücü bile yok. Çünkü her işlenen cinayet yapanın yanına kar olarak kalıyor. Kimse artık kanunlardan, cezalardan korkmuyor.
Ülkemiz bir ayı aşkın bir süredir Narin cinayetini konuşuyor. Koca devlet bir Narin cinayetini çözemedi veya çözmek istemiyor. Narin olayı en büyük güven ve hayat kaynağımız olan aile müessesinin çöktüğünün resmidir. Aile içinde akla hayale gelmeyen çarpık ve yüz kızartıcı ilişki ve yapılanmamın yerle bir olduğu bir olayla karşı karşıyayız. Kimin kiminle olan ilişkisi tam olmayan anlaşılmayan ve günahsız bir yavrunun suçsuz yere hayatının karartıldığı ibretlik bir olay var ortada ve koca devlet günlerdir bu çocuğun katilini tam olarak bulamıyor. Aile üzerinden vurmak istiyorlar bizi. Yıllardır yok İstanbul sözleşmesi veya LBGT diyerek aile sistemimizi yerle bir ettiler. Ülkemizde artık her gün bir veya iki kadın ölümü nasıl normal bir haber haline geldi.Tavuk keser gibi kadın kesiyorlar kimsenin kılı kıpırdamıyor.Trafikte tartışıp adam öldürmeler, yan baktın kavgaları ,magandaların silahlarından çıkan yorgun mermilerle ölümler artık normal karşılanmaya başladı.Yine söylüyorum bütün bu suçları işleyenlerden birini idam cezasıyla infaz etseler bakın bu öldürmeler son bulur mu bulmaz mı.Adam suç makinesi birçok suç işlemiş, biraz yatmış çıkmış salıyorlar dışarıya gitsin bir suç daha işlesin diye.Trafikte adam öldürüyor birkaç ay yatıp çıkıyor.Suçsuz ve savunmasız eşini öldürüyor kısa bir süre yatıyor çıkıyor.Bundan en büyük payı alanlarda bu şiddete en fazla maruz kalanlarda ne yazık ki güvenlik görevlilerimiz oluyor.En son işlenen hepimizi yakından yaralayan Şeyda Yılmaz olayı durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaya yetiyor.En önce sorgulamamız gereken bir şey var ki o da böyle bir suç makinesi, psikopat, dengesiz bir suçlu aramızda nasıl dolaşıyor.Neden bu içerde değil.Bu sapık daha 19 yaşında ve 29 ayrı suçu varken bunu toplumun içine salmak kimin ihmali?
Toplumun can ve mal emniyetini sağlamak için gece gündüz canla başla çalışan güvenlik kuvvetlerimizin maruz kaldığı ölümcül saldırılar karşısında yeteri kadar dikkat ve hassasiyeti ne kadar gösteriyoruz.Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki toplum ve bireysel olarak nasıl bir tehlike karşısında olduğumuzu bilemiyoruz.Can güvenliğimiz hiçbir yerde garanti değil.Ülkemiz tek kelimeyle ^^suç makinesi^^ diye tarif edilen azılı hırsız ve katil tarafından şehit edilen henüz 27 yaşında ki gencecik bir polis memuru Şeyda Yılmaza ağladı.Eşide polis memuru olan Şeyda Hanım henüz bir yıllık polis idi.Kendisi 19 yaşında ama tam 29 tane suç kaydı bulunan katil Y.E.G.motosiklet hırsızlığı suçundan yakalanmış, ama nasıl olduysa firar etmiş dışarıda dolaşıyor.Bu suç canavarını tekrar yakalamaya çalışırken bu cani, polis memurlarından birinin silahını ele geçirip sağa sola ateş ediyor iki polisimizi ve kendi annesini de yaralıyor ama ne yazık ki yaralı Şeyda Yılmaz hastanede hayatını kaybediyor.Katilin suç kaydında olmayan suç yok.Çocuk istismarından, cinsel tacize, kasten yaralamaktan, gaspa ,hırsızlıktan, uyuşturucu madde kullanımına, ruhsatsız silah ve mermi bulundurmaktan, mala zarar vermeye kadar her melanet var.Olayın vahametini görüyor musunuz.Polisimizin, jandarmamızın ve güvenlik güçlerimizin canına kasteden bu canilerin sayısı ne yazık ki az değil.Bu katil kesinlikle idam cezasını kaç kere hak etmiştir ama ne yazık ki bu suç makinesi eğer idam edilmese hapis cezasına çarpıldıktan sonra cezaevinde beslenecek, kısa bir süre sonrada affedilecek ve eğer gün yüzü görürse insanlar için kat kat daha tehlikeli olacak, kim bilir daha kaç kişinin canına kıyacak.İşin bir acı yanı da derdest edilip başına naylon geçirildikten sonra nakledilen bu caninin grubu devleti tehdit ederek bu caniye acıdığı kadar hayatının baharında ölen şehit evladımız için en ufak bir acıma duygusu göstermemesidir.Onun için diyoruz ki bunun gibilerin soyunu kurutmanın tek yolu İDAM cezasından geçmektedir.Hiç bir şey yapılmasa bile referanduma gidilsin milletimizin ne kadarının idam cezasını istediği ortaya çıkacaktır.Sağlık ve esenlik dileklerimle .Aslan TORUN
Yorum yapın