NE SÖYLERSE SÖYLESİNLER VIZ GELİR TIRIS GİDER O KADAR

Sevgili okurlarım, ‘şu koca dünyada en zor işlerden biri ortalama IQ’su 80 civarı olan bir ülkede yazı yazarak bir şeyler anlatmaya çalışmaktır’ diye düşünüyorum. Ama ben yine de bu sütunlarda yıllardır, haftanın altı günü IQ’su bu denli, düşük ortalamalı bu insanlara bir şeyler anlatmaya, onları bilgilendirmeye, mümkünse bilinçlendirmeye yönelik bir çaba içinde belki de umutsuzca, beyhude biçimde cebelleşiyorum. Bu noktada vazgeçmeyecek ölçüde de olsa karamsarlığımın bir başka nedeni ise toplumun ortalama IQ’su 80’ler düzeyinde olunca, bu ortalamaya ulaşmak için zeka düzeyi bayağı daha aşağılarda birilerinin de hesaplamada ortalamayı tutturmak için var olması gerekiyor ve bu türden insanlarda ne yazık ki her yerde fazlasıyla mevcut durumdadır, diye düşünüyorum. Haksız mıyım, yanılıyor muyum, sizce acaba?..

Her nedense buraya kadar yazıp anlattıklarımdan da hiçbir şey anlamayan veya asıl meselenin özünü dahi kavramayanlar olmuştur, olacaktır diye konuyu en başından bu kez daha ayrıntılı anlatayım istersiniz!.

Konuyu, medya/basın açısından ele almadan oraya gelemden önce sırayla gideyim ve asıl konuya PİSA skorlarından girerek beni birazcık da olsa anlamak isteyenlere içinden ışık süzmesi gelen dolayısıyla aydınlık görünecek, aydınlanmayı sağlayabilecek bir kapı açarak ilerlemek istiyorum. Şimdi hemen soracaksınız, doğal olarak ‘PİSA skorları, raporları nedir?’ diye..

Efendim hemen anlatayım. İlk ve orta dereceli okullarda öğrencilerin okuduğunu anlama ile birlikte onların kişisel becerilerini inceleyen, dizinleyen istatiksel verilerin yer aldığı uluslararası düzeydeki bilimsel raporlara ‘PİSA Raporları’ adı verilmektedir. İşte bu raporların 2018 ve 2019 yıllarına ait verilerine göre; Türkiye’de öğrencilerin Tekno/Sosyo Bilişsel ve algısal becerilerini inceleyen uzmanlar, okuduğunu anlama oranının OECD ülkeleri arasında en alt sırada olduğunu gözlemlemiştir. Yani ilk ve orta dereceli okullarda öğrencilerimiz okuyorlar ama okuduklarını anlamıyorlar, en azından anlamakta epeyce güçlük çekiyorlar. İnternet’ten girdim öğrendim. Şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum; 2018 PISA raporda şöyle diyor: “Okuma ile bir metni sesli ya da sessiz okumak kast edilmemektedir. Kast edilen PISA kapsamında okumanın metinlerde yer alan bilgileri eleştirel bir biçimde değerlendirmek, yazarın ana fikrini irdeleyebilmek gibi daha geniş bir anlamı bulunmaktadır.” Bu kapsamda Ülkelerin PISA 2018 ve 2019 okuma puanlarına göre sıralandığında ülkemiz Türkiye, 78 ülke ve ekonomi arasında 2018 ve 2019 yılları verilerine göre 40 ve 42.ci sıralarda yer almaktadır. Daha geriye örneğin 2015 yılına gidildiğinde, okuma, okuduğunu anlama oranı ülkemizde yine 70 ülke arasında 50. sırada bulunduğu görülmektedir. Bu rakamlara, bilimsel verilere genel olarak bakıldığında bu ülkenin, medyası, basını, siyaset kurumu, elbette ki siyasetçisi, hülasa bu camiaların içinde, kenarında bulunan hemen herkes, bana göre; Bu acı gerçeklerden asla ‘AZAD’ edilmiş değil, olmamıştır, olmayacaktır!..

Eskiden olduğu kadar olmasa da, bugünlerde beni türlü vesileler ve bahanelerle hedef gösterdiğini, hedef aldığını zanneden, bazıları gazeteci kisvesine bürünmüş, IQ’su son derece düşük sosyal medya trolleri ile onca rezilliğe ve seviyesizliklere rağmen kendini dev aynasında görmeye devam eden dolayısıyla kendilerinde hala keramet olduğunu zanneden kimi siyasetçilerle onların diş ve çene artıklarıyla yandaş ve yardakçıları; Bir süredir dolaylı ve üstü kapalı biçimde ‘MAŞALAR’ kullanmak suretiyle son birkaç gündür, ülke gündemindeki şu ‘OSMANLI’ meselesine dair yazılarımı bahane ederek bana karşı saldırıya geçmiş durumdadır..

Daha önce de yazdım, şimdi de yeri ve zamanı geldi diye yine yazıyorum; Bunlar olası bir iktidar değişikliği sonrası bugün kıyasıya eleştirdikleri, yalan yanlış kulaktan duyma havadislerle iftira, çamur attıkları muhalefet cephesinin yanında daha şimdiden saf tutmaya meyilli soysuz karaktersiz yaratıklardır. Ama üzülerek belirtiyorum ki; şimdinin muhalefet tarafında yer alan, yarının olası iktidar bloğunun unsurları, öylesine aymaz ve aptal ki, şapşal şuursuzlar kadar saf ve salak ki, bugünlerde ben ve benim gibilere karşı ‘yalakalık olsun diye’ hunharca saldıran o gafilleri, o zaman geldiğinde hiç tereddüt etmeyerek alıp başköşeye oturtup, baş tacı yapmakta asla sakınca görmeyecekler, kuşku duymayacaklardır. Bundan çok eminim, ne yazık ki!.

Yukarıdaki yazımda uzun uzadıya belirttiğim gibi asıl mesele IQ meselesi ve PISA skorları ve raporlarının göstergeleridir. Bir kez daha belirteyim; Öyle bir toplumsal hastalıkla karşı karşıyayız ki, öyle bir nesil karşımızda duruyor ki; Eline verilen kağıdı, belgeyi, gazeteyi, kitabı okuyor ama en basit bir metni bile anlamıyor, dolayısıyla algılayamıyor. Dahası belki bazıları okuduğunu birazcık da olsa anlıyor ama onlar da ‘işkilli’ oldukları için ‘dingildiyorlar’ sizin anlayacağınız..

Lafı daha fazla uzatmadan sabırla bir kez daha önemle belirteyim; Osmanlı’yı ne övmeye ne de sövmeye pek meraklı değilim. Benim bildiğim şudur; İstanbul’u fetheden dolayısıyla bir çağı açıp bir çağı kapatan Fatih Sultan Mehmet Han ile ülkesi işgal edildiğinde İngiliz işgal komutanından himaye talep eden, onlara sığınan, 30 Ağustos zaferi kazanıldığı günün akşamı küçük yaşlardan beri hareminde bulunan 15 yaşındaki kız çocuğunu beşinci karısı olarak nikahına ardından utanmadan koynuna alan, beşinci kadınla evliliğini büyük zaferin kazanıldığı akşam 101 pare top atışı ile kutlayan, saltanatın kaldırıldığı haberini duyar duymaz can derdine düşüp, rivayete göre kasalar dolu altınla işgalci İngilizlerin gemisine gizlice binip ülkesinden kaçan son padişah Vahdettin elbette bir değildir. Daha ayrıntısıyla çok şey anlatılabilir, söylenebilir ama bu benim işim değil, tarihçilerin işidir. Çünkü ben ne yandaşım, ne yalakayım, ne de siz o gafiller gibi zır cahilim. Açıp bakın, tarih kitaplarını okuyun, gerçekten okuduğunuzu anlama, algılama kabiliyetiniz var ise okuduğunuzu gerçekten anlayabildiniz ise o zaman ahkam kesin!..

Yıllar yılı ben alıştım artık ama yine de bazen gücüme gitmiyor değil. Yaklaşık 34 senedir; Gün gelir, hem iktidar yalakaları söver bana, hem muhalefet yalakaları saldırırlar. Ama zamanla anladım; Çünkü aslında yok bunların birbirinden zerre farkları diye düşünmeye başladım artık. Çünkü çok iyi biliyorum ki, onların İsimleri birbirinden farklıdır elbet ama soyları hep aynıdır hiç değişmez!..