Hazreti Muhammed’in(SAV) dünyaya gelişi dolayısıyla, İslam aleminde Rebiülevvel ayının 12. günü Mevlid Kandili olarak idrak edilir.
Dünyanın her yerinde cehalet, ahlaksızlık, zulüm, kötülük öyle bir hale gelmişti ki Allah inancı unutulmuştu ve dünya yaşanmaz bir hale gelmişti. Peygamberimizin gelip İslam’ı yaymasıyla dünyaya tekrar eşitlik, adalet, kardeşlik geldi. O’na inanan toplumlar gerçek huzuru buldu.
Peygamberimiz doğduğu andan itibaren çok farklı bir çocuktu ve bu farklılığı herkesin dikkatini çekiyordu. Bu özellikler siyer kitaplarında ayrıntılı olarak anlatılmaktadır. O’nda insanı insan yapan bütün özellikler vardı. Bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatması, merhamet, adalet, cömertlik, yardımlaşma, birlik gibi değerleri hayatımıza katmamız için kendisine Kur’an-ı Kerim indirildi. İlk inen ayet, “Yaratan Rabbinin adıyla oku!”dur. Kainatı okuması, yaratılmış şeylerin ardındaki gerçeğin okunması, maddenin ardındaki mananın okunmasıdır. Hz. Muhammed, “Ya Rabbi eşyanın hakikatini bana göster” diye dua etmiştir. Bizi yaratan Rabb’in sıfat ve isimlerinin tecelli ettiği aynadır eşya...Sadece akıl ile hakikati bulamazsınız kalp ile bakmak gerekir. Bitkilerin, hayvanların, dağların, denizlerin kısacası her şeyin seyrinde tefekkür etmek, onun ilmini aramak en değerli ibadetlerdendir. Ümmilik okuyup yazamamak değil, kendini ve kainatı okuyamamaktır. Bu konularda Hz. Muhammed en büyük yol göstericimizdir ve saf bilinci, en yüksek insan mertebesini simgeler.
O'nun dünyaya geldiği böyle özel bir gecede tüm insanlık için dua etmek, sevgi, birlik, beraberlik için dileklerde bulunmak, O’nu anmak yapabileceğimiz en güzel şeyler. Dudaklardan dökülen ezberlenmiş sözler yerine kalpten bir yakarıştır dua... Kalpten içtenlikle gelen düşüncenin titreşimidir, kabul oluşu da bu titreşimin gücündedir ve duanın gücüne inanmakta yatar. Yunus Emre ne kadar güzel ifade etmiş bunu: “Dil söyler kulak dinler, kalp söyler kâinat dinler.”
Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)’in dünyaya geldiği böyle özel bir günde ve her zaman ona salavat getirmeyi unutmayalım. Kendisi de ona inananların çokça salavat getirmesini istemiştir. Böylece O’nun ruhuyla, bilinciyle bağlantı kurup o kanaldan bilgi akışına sebep oluruz. İnsan beyni her an frekans ve dalgalar vasıtasıyla evrendeki her şeyle iletişim içindedir. Evrende hiç bir şeyin yok olmadığı, seslerin, görüntülerin, düşüncelerin kaybolmadığını bilirsek olaylara bakış açımız da değişecektir.
“Her bilinç (nefs) ölümü tadacaktır” (Âl-i İmran). Ayette belirtildiği gibi bilinç ölmez, sadece ruhsal bilinç ile bedensel bilincin ilişkisi kesilir. Şu anki bilincimiz hakikat ilmine(eşyanın ardındaki gerçek) ne kadar yaklaşırsa ruhsal bilincimiz o kadar canlanır. Dualarla, sevgiyle, merhametle tüm İslam aleminin kandili kutlu olsun...
Yorum yapın