MEDYA YERİNİ BİLMEKTE MİDİR VE YERİNDE DURMAKTA MIDIR?

Demokrasinin motoru kamusal alandır. Devletin yönetim erkini oluşturanlar,
halk tarafından, halkın oyuyla yetkilendirilir. Sistemin işleyişinde asıl belirleyici
olan kamu otoritesidir. Demokratik yapının sorunsuz işlemesi için kamu
otoritesini oluşturan kamunun, başka bir deyişle halkın, bu otoriteye sahip
çıkacak bilinç düzeyinde olması gerekir. Demokrasilerin gelişim sürecine
bakıldığında, halkta/kamuda bu bilincin oluşturulmasında basının, bugünkü
deyimiyle medyanın rolünün ne denli önemli olduğu görülür. Medyanın yeri
halkın/kamunun yanıdır. Öncelikli görevi de toplumda olup bitenler hakkında
halkı bilgilendirmek, kamusal bilincin oluşmasına, gelişmesine öncülük etmektir.
Medyanın kamusal düzeydeki kanaat önderliği rolü, bu işlevinden kaynaklanır.
Eski Yunan kent demokrasilerinden beri bu böyledir. Kent devleti yönetiminin
icraatları, duvar gazeteleriyle vatandaşa aktarılır; vatandaş, devletin işleyişi
hakkında bilgilenerek kent devletinin yöneticisini seçerdi. Fransız Devrimi
sürecinde de halkın bilgilendirilmesinde basın etkin rol oynamıştır. Kurtuluş
Savaşı’nda da basının, özellikle de Anadolu basınının ne denli önemli rol
oynadığı, halkın yanında mücadeleye destek verdiği bilinmektedir. Toplumda
demokrasinin gerçek anlamda işlerlik kazanabilmesi için halkın/kitlelerin
bilgilendirilmesi, bilinç düzeyinin yükseltilmesi gerekir. Bunun için medyanın,
halka nitelikli bilgi aktarımı yapması şarttır. Bunun önkoşulu da medyanın
nitelikli içerik üretimi yapmasıdır. Bu da medya profesyonellerinin/gazetecilerin
kendilerini toplumdaki güç ilişkileri içerisinde tarafsız yerde
konumlandırmalarıyla mümkündür. Gazeteciler yalnızca halkın tarafında
olmalıdır. Bu da gazetecinin halk adına düşünmesiyle, halkın çıkarlarına
odaklanmasıyla, halk adına toplumun yönetici otoritelerinin icraatlarını
gözlemleyerek halka sürekli bilgi aktarımıyla olabilir. Toplumda ekonomi politik
düzeyde yaşanan pek çok sorunun çözümü de aslında medya - halk ittifakıyla
olanaklıdır. Medyanın doğru ve nesnel bilgi aktarımıyla halkın bilinç düzeyinde
iyileşme olabilir. Farkındalık yetisi gelişkin bir halkın oluşturacağı kamunun
kanaati de sağlam olur, doğru yönde işleyiş gösterebilir. Bu noktada medyanın
demokratik bir toplum ve güçlü bir devlet yapısı için belirleyici rolü kendisini
gösterebilir. Dolayısıyla Türkiye’de medyanın bugün içinde bulunduğu
tıkanıklıktan çıkması, güçlerin medyası olmak yerine halkın medyası olmaya
yönelmesi gerekir. Böylece ülkemizin içinde bulunduğu tıkanıklıktan çıkmasına
da çok daha etkili biçimde hizmet edebilir. Medyanın kapitalist sistemin
kuralları içerisinde ekonomi politik bir konumlanışla işlediği bir gerçektir. Ama

yine de üzerine basa basa söylemek gerekir. Gerçek medya, yandaşların değil
vatandaşların, gerçek gazeteci güçlülerin değil, güçsüzlerin sesi olandır.. .