Anımsayacaksınız, düpedüz Amerikan emperyalizmi destekli FETÖ terör örgütünün önderlik ettiği kalkışmanın, kanlı darbe girişiminin üzerinden yaklaşık sekiz yıl geçti. Bu ihanet, casusluk ve terör örgütünün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi, aynı zamanda bir işgal ve iç savaş girişimiydi. İktidar partisi AK Parti başta olmak üzere, pek çok siyasi partinin açık, örtülü ve örgütlü desteği yanında, liberallerden, Neo liberallerden, numaracı cumhuriyetçilerden, etnik milliyetçilerden, mezhepçilerden, liberal solculardan, ‘yetmez ama evet’ takımından ve güruhundan da çok büyük destek alan FETÖ; çok örgütlü her yere erişebilen uzun kollu bir yapıydı. Siyasette, bürokraside, iş dünyasında, meslek kuruluşlarında, oda ve borsalarda, demokratik kitle örgütlerinde, spor kulüplerinde, medyada, üniversitelerde, eğitim kurumlarında, yargıda geniş, güçlü bir ağ kurmuştu. Mali yapısı da çok güçlüydü. 15 Temmuz 2016’dan bu yana atılan onca adıma rağmen, halen tüm kadroları devletten temizlenmiş, yargı önüne çıkarılmış, yurtiçi ve yurtdışındaki mali, siyasi destekleri kesilmiş değildir. O nedenle ‘FETÖ bitmiştir, bitirilmiştir’ diyenlere sakın kanmayın, aldanmayın!..

Yine anımsayacaksınız, 15 Temmuz 2016 dan önce ve de özellikle 17/25 Aralık süreci öncesinde bizdeki özgürlükçü, demokrat geçinen Liberal kesim; FETÖ’yü ve FETÖ’cüleri adeta şirin ve masum göstermek için, sürekli olarak ‘FETÖ sivil toplum kuruluşudur’ dediler. FETÖ’nün gazetelerinde yazıp, üniversitelerinde ders verip, kuruluşlarında konuşup, televizyonlarında program yaptılar. Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığında buluştular ve hiç utanmadan o hainlerle kol kola yürüdüler. Demokratik bilincin, özgür iradenin, serbest tartışma ortamının, itirazın, muhalefetin, eleştirinin, özeleştirinin, adil ve saydam seçimlerin olmadığı bir ortamda, demokrasinin, siyasi partinin, demokratik kitle örgütünün, ‘sivil toplum kuruluşunun’ olamayacağını görmediler, bilemediler, aslında anlamak ve bilmek istemediler…

Çünkü hem Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığında, güçlü bir müttefike sahiplerdi, hem olanakları çok geniş olan ‘Fetullahçı yapının kanatları altında’ yükseliyor, ünleniyor, güçleniyor, zenginleşiyorlardı. Liberallerin dilinden hiç düşmeyen, ‘daha az devletçilik, daha çok özgürlük’ söyleminde özgürlük, serbest piyasayla liberal ekonomik düzenle eş anlamlı sayılıyordu. Onlara göre özgürlük ve demokrasiden anlaşılan, sermayenin özgürlüğüdür, özelleştirmedir ve serbest piyasa ekonomisidir. FETÖ de serbest pazar ekonomisini savunduğundan, her iktidarla iyi geçindiğinden, her yerde kolu olduğundan, liberalleri çok fazla cezbetmiş o yüzden gaflete düşürmüştü. ANAP’ın kurucusu Turgut Özal’dan CHP’nin 1950’lerdeki ünlü genel sekreteri Kasım Gülek’e, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’e, Bülent Ecevit’ten hatta Süleyman Demirel’e dek çok sayıda siyasetçiyle iletişimi, ilişkisi güçlüydü FETÖ’nün bir zamanlar…

Bizim sözde demokrat ve özgürlükçü Liberaller de artık herkesin bildiği gibi, her zaman gücü ve güçlüyü sever, gücü elinde bulunduran iktidarların yanında hemencecik konumlanırlar. İşte o liberaller; uzun yıllar ABD ve Avrupa’da da FETÖ’nün gönüllü lobiciliğini yapmışlardır. Onların önemli diplomatlarla, dini çevrelerle, siyasetçilerle, gazetecilerle, akademisyenlerle buluşmasına yardımcı olmuşlardır. 12 Eylül darbecilerinin gözde bürokratı, darbe döneminin başbakan yardımcısı, siyasi yasakların savunucusu, sendika karşıtı Turgut Özal’ı ‘sivil, demokrat, özgürlükçü’ olarak göklere çıkaran liberaller, FETÖ liderini de ‘İslam’ın dünyaya açılan yüzü, hoşgörü, uzlaşma ve diyaloğun simgesi’ olarak göstermiş, karşılığını da her anlamda fazlasıyla almışlardır.

Sonuçta iktidarı ve muhalefetiyle Türk siyaseti; FETÖ’nün darbe girişiminin üzerinden sekiz yıldan biraz daha az bir süre geçtiği halde, gerekli dersleri çıkarabilmiş, laik Cumhuriyetin önemini yeterince kavrayabilmiş, etnik, dinsel, mezhepsel temelli yapıların, kimlik siyasetinin, tarikat ve cemaatlerin demokratik siyasette yerinin olmadığını anlayabilmiş değildirler. O nedenledir, 15 Temmuz 2016 gecesi devleti sokakta toplayan bu asil milletin bireyleri, vatan evlatları, bu ülkenin siyasetçilerden çok daha fazla öngörülü ve de feraset sahibidir!..