LAİKLİK OLMAYINCA DEMOKRASİ OLUR MU?.

O sorunun yanıtını hemen vereyim; Laikliğin olmadığı bir düzende demokrasi olmaz, ancak ‘TEOKRASİ’ olur. Hepinizin de bildiği gibi demokrasi halkın egemen olduğu bir düzendir. Laikliğin olmadığı bir düzende ancak ruhban sınıfı, kilise, tarikat, cemaat, halife, şeyhülislam, ulema egemen olur. Halk asla egemen olmaz, olamaz. Halkın egemenliği için tek önkoşul laiklik değildir, ancak laiklik demokrasinin önkoşullarından birisidir. Çok partili çoğulcu, demokratik serbest seçimler, yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı ilkesiyle düşünceyi ifade, yayın, medya ve örgütlenme özgürlüğünün eksiksiz bulunduğu ekonomik ve sosyal adaletin tam olarak sağlandığı, gelişmiş bir eğitim düzeyi, nasıl demokrasinin önkoşulları arasında ya da bir başka deyişle ‘olmazsa olmazları’ arasında yer alıyorsa, laiklik de, demokrasinin vazgeçilmez önkoşullarından ve olmazsa olmaz koşullarından birisi, bence en önemlisidir..

Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi, Gelecek Partisi’nden oluşan ‘altılı masa ittifakının’ yaklaşık bir ay önce açıkladığı ‘Ortak Politikalar Mutabakat Metini’ yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı ve düşünceyi ifade, yayın, medya, örgütlenme özgürlüğü konusunda olumlu unsurları içermektedir. Bu ittifak metni, çok partili serbest seçimler, ekonomik ve sosyal adalet ve eğitim konusunda ise kısmen olumlu unsurları ortaya koymaktadır. 20 yılı aşkın bir süredir iktidarda bulunan AK Parti gibi, demokratik, laik, hukuk devletini ortadan kaldırmak için mücadele eden siyasi partilerin kapatılması neredeyse olanaksız kılındığı için, yasama, yürütme, yargı arasında güçler ayrılığı ve düşünceyi ifade, yayın, medya, örgütlenme özgürlüğü konularında öngörülen kazanımlar da risk altına atılmıştır. Ekonomik ve sosyal adaletin sağlanması, serbest piyasa ekonomisiyle ve özel sektörün egemenliğiyle olanaklı olmadığına göre, bu düzenin değişmesine yönelik söylemler ve önlemler yerine, yapısal olmayan geçici çözümlerin önerilmesi büyük bir eksikliktir. Eğitimin yeniden yapılandırılması konusunda olumlu adımlar atılmışsa da eğitimin dinselleşmesi sorunu hiç ele alınmamıştır. Bununla da bağlantılı olarak, laiklik konusu söz konusu metinde bence adeta devre dışı bırakılmış durumdadır. Laiklik, dinin, devlet, siyaset, hukuk ve eğitim işlerine müdahale etmemesi ve bu koşulla devletin de dindar vatandaşın dini inanç ve ibadet özgürlüğünü, dinsiz vatandaşın da dünya görüşünü ve yaşam tarzını güvence altına almasıdır. Laiklik, farklı görüşlerin bir arada yaşamasını sağlayan bir uzlaşma modelidir. Laiklik aynı zamanda, ulusal güvenliğin sağlanmasının, bir ülkenin din ve mezhep üzerinden bölünmesinin, kutuplaşmasının ve parçalanmasının önlenmesinin de güvencesidir. Yine söz konusu o metinde “4+4+4” ucube eğitim modelinin değiştirilmesi öngörülmüş, ama din içerikli daha fazla ders içeren program seçeneğinin ortadan kalkacağı nedense ifade edilmemiştir. O metinde ayrıca, ihtiyaç ötesi ve fazlası, imam hatip okullarının kapatılması, imam hatiplerin yeniden imam ve müftü yetiştiren meslek okullarına dönüştürülmesi, Kuran kurslarının sadece reşit olan yani 18 yaş üzeri vatandaşlara açık olması ve kaçak Kuran kurslarının kapatılması, zorunlu din dersinin kaldırılması, Milli Eğitim Bakanlığı’nın tarikat ve cemaat vakıflarıyla, dernekleriyle yaptığı işbirliği protokollerin ya revize edilmesi ya da tümden iptal edilmesi, ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerinin sayılarının ihtiyaca göre sınırlandırılması konularına da hiç yer verilmemiştir..

Laiklik esaslarına uygun bilime, felsefeye, kültür ve sanata dayanmayan bir eğitim sisteminde, güçlendirilmiş bir parlamenter sistemin ve demokrasinin yaşaması olanaksızdır. Bu husus asla unutulmamalıdır. Kahramanmaraş’ta yaşayan büyük deprem felaketi sonrası ortaya çıkan hemen tüm sorunların kökeninde eğitim sisteminden kaynaklanan büyük sıkıntı ve problemler yatmaktadır!..