LAİKLİK CUMHURİYET’İN VAZGEÇİLMEZİDİR!.
Bugün her fırsatta dini kullanan, laikliği ‘din düşmanlığı’ olarak gören, devletin din kuralları ile yönetilmesini isteyen, tarikatları ve cemaatleri “sivil toplum kuruluşu” diye meşrulaştırmaya çalışan, kadın haklarına karşı, çağdaş uygarlığa düşman siyasetçiler, dünkü yazımda da belirttiğim gibi Türkiye’nin şanssızlığıdır.
Ulu Önder Atatürk, 100 yıl önce laik bir devlet kurmuştur. Çünkü uygar devletlerin din kuralları ile değil, insan aklına dayalı dünyevi kurallarla yönetilmesi gerektiğini çok iyi biliyordu. Değişen ve gelişen çağda değişmeyen kurallarla ayakta durmak olanaksızdı. Laik Cumhuriyet, asla din ve vicdan özgürlüğüne karşı değildir. Atatürk, 1930’da kendisi tarafından kaleme alınan “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında şöyle demiştir: “Türkiye’de herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türk Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Türkiye’de bir kimsenin fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkacak kimse yoktur ve buna müsaade edilmez.”
Laik Cumhuriyet, din ve vicdan özgürlüğüne taraftar, ancak din istismarına karşıdır. Bu nedenle aklın zincirlendiği, insanların özgür iradeleriyle hareket etmelerini engelleyen tarikatlar ve cemaatler 1925’te çıkarılan 677. No’lu yasayla kapatılmıştır. “Bizi yanlış yola sevk eden kötülükler bilirsiniz ki, çoğunlukla din perdesine bürünmüşler, saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir.” Atatürk, bu sözleri 100 yıl önce, 16 Mart 1923’te Adana’da söylemişti. 100 yıl sonra bugün 2023’te Türkiye’de buna benzer şeyler söyleyebilecek kaç siyasetçi vardır? Atatürk, 30 Ağustos 1925’te Kastamonu’da da “Bugün ilmin, fennin, bütün genişliğiyle medeniyetin göz kamaştırıcı ışığı karşısında filan ve falan şeyhin irşadıyla maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye medeni topluluğunda var olabileceğini asla kabul etmiyorum” demişti. “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz… En gerçek tarikat medeniyet tarikatıdır” diyerek tarikatlara karşı çıkmıştı. Bir taraftan din istismarına karşı çıkan diğer taraftan “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” diyerek Türk halkı bilimle, sanatla uğraşmaya teşvik eden ve kadın erkek eşitliğini savunan Atatürk, hâlâ Türkiye’nin en büyük şansı ve Türk milletinin en büyük ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.14 Mayıs seçimlerine 18 gün kala bu gerçeklerin bilinmesi ve sandıkta oy kullanırken asla unutulmaması dileği ve umuduyla..
Yorum yapın