LAİKLİĞE AYKIRI ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ASLA YAPILAMAZ!

Anayasamızın 4. maddesine göre, Cumhuriyetin laik niteliği değiştirilemez, hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Asli kurucu iktidarın ‘DEĞİŞTİRİLEMEZ’ dediği bir ilkeyi tali kurucu iktidar dolaylı yoldan da olsa değiştiremez, değiştirilmesini teklif dahi edemez. Geçenlerde Anayasa Mahkemesi başkanı, Anayasa Mahkemesi’nin 60. Kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşmada, ‘katı laiklik’ yerine ‘özgürlükçü laiklik’ anlayışını benimsediklerini, böylece Anayasa Mahkemesi’nin 50 yılı aşkın bir süredir bu konuda sürdürdükleri içtihatlarını değiştirdiklerini açıkladı. Şimdi bu noktada öncelikle şunu belirtmek isterim; Laiklik ilkesi “eşitlik ve özgürlük” temeline dayanır. Yani laiklik zaten özgürlükçüdür, o yüzden ayrıca “özgürlükçü laiklik” bir kavram olamaz. Dahası Anayasa’yı ve anayasal düzeni korumakla görevli ve yükümlü olan Anayasa Mahkemesi denetimlerinde, “katı laiklik” ya da “özgürlükçü laiklik” gibi kuramsal kavramları değil, anayasal kuralları, yani “anayasal laikliği” esas almak zorundadır. Çünkü mevcut yürürlükteki anayasamız, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idareyi, tüm gerçek ve tüzel kişileri, yani başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere herkesi bağlamaktadır. Üstelik dünya üzerindeki ülkelerin, devletlerin anayasaları bir ideolojiye dayanır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın temelinde ise Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçü ideoloji vardır. O yüzden anayasal laikliğin daha iyi anlaşılması için, anayasanın temelini oluşturan Atatürkçü düşünce sistemindeki laiklik anlayışına bakmak gerekir. Atatürkçü laiklik anlayışında yalnız din ve devlet işleri değil, din ve dünya işleri birbirinden ayrılmış ve aynı zamanda din, dünya işlerine karışmasın, diye devlete denetim görevi verilmiştir. İşte halen yürürlükte olan 1982 Anayasası da ana çizgileriyle belirtilen bu laiklik anlayışını temel almış ve kurallaştırmış, devlet idaresinde kurumsallaştırmıştır. Anayasamızın 2. maddesinde, laiklik ilkesine Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri arasında yer verilmiştir. Bu ilke başlangıç kısmı ile 24 ve 174. maddelerde açık biçimde tanımlanmıştır. 13, 14, 26, 27, 28. Maddelerinde ise, laiklik ilkesine hak ve özgürlükler karşısında üstünlük tanınmıştır. Şimdi akla şöyle bir soru gelebilir; ‘Bu hak ve özgürlüklerle laiklik çatışırsa veya çelişir ise ne olacaktır?’ Bu sorunun yanıtı vardır, hazırdır. Anayasa’nın 14. maddesine göre hak ve özgürlüklerden hiçbiri, “laik Cumhuriyetimizi” ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Hatta 13. maddede, hak ve özgürlüklere getirilecek sınırlamanın laik Cumhuriyetin gereklerine aykırı olamayacağı belirtilerek laik ve çağdaş yaşam korunmuştur. O yüzden “Din kurallarına dayanan” bir anayasa değişikliği laiklik ilkesine aykırı olur, Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini zedeler ve 2. maddenin değişikliği anlamına gelir ki TBMM gündeminde olan Başörtüsü/Türban konusundaki anayasa değişikliği önerisinin bu içerikte olduğu görünmektedir. Çünkü bu değişiklikte “dini inancı nedeniyle başın örtülmesini” tarifsiz ve kuralsız biçimde serbest bırakılmaktadır. Yani bu düzenleme doğrudan dinsel kurallara dayandırılmak istenmektedir. Anayasamızın 148. maddesine göre, anayasa değişiklikleri yalnızca ‘ŞEKİL’ yönünden incelenip denetlenebileceğini öngörmektedir. Şekil yönünden denetim de oylama çoğunluğuna ve daha önce ’TEKLİF KOŞULUNA’ uyulup uyulmadığı konusunda yapılabilecektir. Bu günlerde Parlamento’nun gündeminde olan anayasa değişikliği teklifi laiklik niteliğini zedeleyebilecek içerikler bulunduğundan ve böyle bir değişiklik anayasamızın 4. Maddesine göre ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemeyeceğinden’ Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri kapsamındadır. O yüzden Anayasa Mahkemesi’nin önüne bu konu eğer gelirse bu anayasaya aykırı öneriyi denetlemesi mutlaka gerekecektir, diye düşünüyorum. Hukukçu değilim ama bu konuya dair yaklaşık bir haftadır, ülkemizin değerli hukukçularının görüşlerini okumaya yönelik İnternet üzerinden bir araştırma yaptım ve sonra da oturup sizlerin düşünsel yaşamına katkı sağlamak amacıyla bu yazımı kaleme aldım. Umarım, maksat hasıl olmuştur…