Balıkesir'in bereketli topraklarının üzerinde kurulu köylerinde, bir zamanlar hayatın ritmi farklı atardı.

Sabahın erken saatlerinde, köyün belirli noktalarında yükselen dumanlar, o gün pişirilecek olan mis kokulu köy ekmeğinin habercisiydi. Kadınlar bir araya gelir, imece usulüyle hazırlanan hamurlar, taş fırınların sıcaklığıyla buluşur, köyün kendine has mayasıyla yoğrulmuş ekmekler tüm mahalleyi saran o eşsiz kokuyu yayardı.

 Bu ekmekler sadece birer gıda maddesi değil, aynı zamanda komşuluğun, dayanışmanın ve köy kültürünün de bir parçasıydı.

Ancak zaman, tıpkı akan bir dere gibi, köylerin de çehresini değiştirdi. Köy bakkallarının raflarını süsleyen, fabrikasyon "pazar ekmeği" denilen beyaz ekmek, pratikliği ve ulaşılabilirliğiyle yavaş yavaş köy fırınlarının yerini almaya başladı. Bu durum, sadece bir ekmek tercihinin ötesinde, köylerdeki sosyal dokunun da dönüşümüne işaret ediyordu.

Ardından, gençlerin umut dolu gözlerle büyük şehirlere, İzmir'e, Bursa'ya yönelmesiyle köylerde demografik bir değişim yaşandı. Çalışmak, öğrenmek ve yeni bir hayat kurmak arzusuyla yola çıkan gençler, geride yaşlanan bir nüfus bıraktı. Tarlalar işlenemez hale geldi, hayvancılık azaldı. Köyün canlılığı yavaşladı, geleneksel üretim biçimleri unutulmaya yüz tuttu.

Köy fırınlarının sönmesi, sadece taze ekmek kokusunun kaybolması anlamına gelmiyordu. Aynı zamanda, o fırınların etrafında kurulan sohbetlerin, paylaşılan emeğin ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgi birikiminin de sessizce yok olması demekti. Pazar ekmeği karınları doyururken, köy ekmeğinin sunduğu o sıcak ve samimi bağ, yerini daha bireysel ve pratik bir tüketim alışkanlığına bıraktı.

Bugün, Balıkesir köylerinde o eski fırınların çoğu ya yıkılmış ya da atıl durumda bekliyor.

Tarlaların sessizliği, gençlerin kahkahalarının yerini almış durumda. Hayvancılığın azalmasıyla birlikte, doğanın sunduğu o bereketli döngü de sekteye uğramış durumda. Bu değişim, sadece Balıkesir'in değil, Türkiye'nin birçok köyünün yaşadığı ortak bir kaderi yansıtıyor.

Ancak, bu dönüşümün hüznü yanında, geleceğe dair umut tohumları da yeşermiyor değil. Köklerine dönme arayışındaki yeni nesil, kırsal turizm, organik tarım gibi farklı yaklaşımlarla köylerine yeniden can vermeye çalışıyor. Belki de bir gün, o eski köy fırınlarının yerini alan modern tesislerde, yine aynı özenle ve sevgiyle yoğrulmuş ekmekler pişer ve o mis koku yeniden Balıkesir köylerinin semalarını sarar. Geçmişin mirasıyla geleceğin vizyonunun harmanlandığı bu yeni dönem, köylere farklı bir soluk getirebilir.

 

-*-*-

 

Ayak Dedelerinden Modern Tıbba:

Anadolu'nun şifa arayışındaki dönüşüm

Eskiden Anadolu coğrafyasının dört bir yanında, her ilin, her yörenin kendine has "ayak dedeleri", "sıtma dedeleri", "murat dedeleri" gibi isimlerle anılan, farklı dertlere deva olduğuna inanılan türbeleri ve yatırları bulunurdu. Yürüyemeyen çocuklar Ayak Dede'nin mezarı etrafında döndürülür, hastalar Sıtma Dede'ye şifa bulmak umuduyla gider, çocuğu olmayanlar Murat Dede'den medet umardı. Bu mekânlar, o dönemin insanları için sadece birer mezar, yatır, türbe değil, aynı zamanda umut kapısı, çaresizliklerine derman aradıkları kutsal yerlerdi.

Belki de en önemli etken, tıp biliminin ilerlemesi ve insanların sağlık sorunlarına yönelik bilgi düzeyinin artmasıdır. Eskiden çaresiz kalınan birçok hastalık günümüzde tedavi edilebiliyor. Yürüyemeyen bir çocuk için ilk başvurulacak yer artık bir türbe değil, bir çocuk doktoru, fizik tedavi uzmanı veya kas tedavi uzmanı oluyor. Bilimsel gelişmeler, batıl inançların ve geleneksel tedavi yöntemlerinin etkisini zamanla azaltmıştır.