KÖRFEZDE TATİLE DEVAM

Akçay’ı yazmaya devam ediyoruz:
Akçay’da tatilimiz sürüyor. Daha öncede belirttiğimiz gibi Akçay’daki gözlemlerimizi ve sorunları yazmaya devam ediyoruz. Şu an için üç önemli konuya değinmek istiyorum. 
Birincisi: Akçay’ın çevresinin ve bütün körfezin denizinin kirlenmesi-dir. Bana göre körfezin en büyük sorunu bu kirlenmedir. Üzülerek söylemeyim ki artık Akçay ve bütün körfez yavaş yavaş elimizden git-mekte ve İzmit Körfezi ve Marmara Denizi gibi ölmeye başlamıştır. Eğer tedbir alınmazsa ve bu şekilde acımasızca kirletilmeye devam edilirse çok değil 3-5 yıl sonra körfezde denize giremeyeceğiz. Yıllardan beri Marmara denizi ve İzmit körfezinden hiç ders almamış gibi ne bulduysak attığımız Akçay körfezi ni de bitirme noktasına geldik. Yıllardan beri başta kanalizasyon olmak üzere naylon poşetten fabrika atıklarına, plastikten, yiyecek atıklarına kadar ne bulduysak acımasızca attığımız deniz artık bitti, tükendi, iflas noktasına geldi, şimdi bizden intikam alıyor. Ben 45 yıldır burada denize giriyorum ve denizi hiç bu kadar kirli görmemiştim. Bir zamanlar mavi, berrak, denizi yosun kokan Akçay ve körfez artık çok gerilerde kaldı. Onca balık türünün yaşadığı balıklarda bundan nasibini aldı ve hemen hemen körfezde balıkta kalmadı. Çok değil bundan 15 yirmi yıl önce bir arkadaşımın teknesi vardı ve her gün balığa çıkardı akşamleyin tutuğu balıklar kendilerine, komşulara ve etraftaki kişilere bile yetiyordu. Artık o günlerde hayal oldu. Akçay’ın bilhassa Altınkum ve Dalyan tarafı çok kirli ve kokudan değil denize girmek orada oturmaya bile tahammül edilemiyor. Arıtma tesislerinin ne durumda olduğunu da bilemiyoruz. Şu anda körfezde en güzel denize girilecek yer Altınoluk tarafları olmasına rağmen bu gidişle kısa bir süre sonra orayı da Akçaya benzetiriz diye korkuyorum.
İkinci konuya gelince buda bana göre çok önemli: Biz Akçay da İkizçay Mahallesi’nde oturuyoruz. İki tarafımızdan da Kaz dağlarından çıkan ve ilkbaharda coşan iki büyük dere Akçayı üç parçaya bölerek denize dökülmektedir. Yıllar önce yağmurların çok yağması ve karlarında erimesiyle sular iyice coşmuş Altınkum tarafındaki dere denize yakın köprüyü yıkmıştı. İki derenin kıyısı da düzensiz bir konumda ve bilhassa gelecek büyük bir sel karşısında dayanacak durumda değildir. Dere boyunca işgal edilen balıkçı teknelerinin barınmaları nedeniyle derelerin sağlamlaştırılması da engellenmektedir.
Dünyanın çivisi çıktı sanki. Küresel ısınma ve değişen iklim şartları nedeniyle ülkemiz yakın zamanda büyük yangın ve sel felaketleri yaşadı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir yanda sel felaketleri yaşanırken bir taraftan da yangın felaketleri yaşandı. Bu yaz son 140 yılın en sıcak günlerini yaşadık. Bu durumun devam etmesi halinde önümüzde ki yıllarda daha büyük afetlerin dünyayı ve ülkemizi tehdit edeceği söylenmektedir. Nitekim kısa bir süre önce Kazdağları’nda çıkan yangın fazla büyümeden söndürülmüştür. Önümüzdeki yıllarda Allah göstermesin Doğu Karadeniz’deki gibi sellerin Akçayı ve çevresini basmayacağını kimse garanti edebilir mi? Kastamonu’nun Bozkurt ilçesindeki seller gibi Kaz dağlarından kopup gelirse iki dere yatağının korumasız olduğu ve düz köprüler yapıldığı için taşması ve Bütün Akçay’ı, İkizçay Mahallesi’ni ve Altınkum’u basması mümkündür. Onun için bu iki dere yatağının çok iyi ıslah edilerek kenarlarına yüksek beton veya duvar çekilmesine zaman kaybetmeden başlanmalıdır. Çünkü hepimizin çok iyi bildiği gibi felaket geliyorum demez.
Üçüncü konu ise pazarların ve piyasaların durumu hakkında olacaktır. Maalesef bütün ülkemizde olduğu gibi körfez bölgesinde de piyasa denetimsizliği devam etmektedir. Piyasalar ve pazarlar hiçbir dönem bu kadar başıboş ve denetimsiz olmamıştı. Daha öncede yazmıştım körfez esnafı çoğu aynı şeyi söylemişti-Biz Mayıs ayı geldi mi bütün malların fiyatını aşırı şekilde yükseltiriz yaz döneminde ne kazanırsak kazanırız kışa doğru fiyatları yine aşağı çekerek kışın kazanamadığımız kazancımızı öyle çıkarırız diyorlar. Böyle bir başıboşluk dünyanın hiçbir yerinde görülmüş değildir. En zengini de en fakiri de hiçbir dünya ülkesi böyle bir şey yapmıyor. Marketlere gidiyorsunuz alışverişten boş kalan elamanlar devamlı elinde kalem etiket fiyatlarını yükseltmekle uğraşıyorlar. Hiç bir yerde malların fiyatları birbirini tutmuyor. Eğer kimde biraz Allah korkusu kanaat ve vicdan varsa onlar fazla zam yapmıyorlar. Bir malın fiyatını soruyorsunuz öğrendikten sonra hemen yanında bir bakıyorsunuz aynı malın fiyatı iki katı. Neden böyle olduğunu sorduğunda mazeret de hemen hazır: Pandemiden dolayı böyle oldu. Zaten bu pandemi sadece piyasaları değil hepimizin hayatını alt üst etmeye devam ediyor. Her geçen günümüz biraz daha zor geçmeye başladı. Hayat pahalılığı, geçim derdi insanımızı iyice bunalttı. En kötüsü de mutfağa ateş düştü. Daha öncede yaşadık ve gördük, ne zaman mutfağa ateş düşerse en güçlü iktidarlar bile bunun altından kalkamaz. 2023’u çantada keklik görenler buna bir çare bulmazlarsa sonlarının hüsran olacağını görebilirler. Bizden uyarması.
Sağlık ve esenlik dileklerimle.