KÖMÜR KARASI HAYATLAR

Hayatları kömür karası yaşamları zifiri karanlık, nefessiz ve gün ışığından biçare. Yaşam kavgası geçim derdi onları zifiri karanlıkta, yerin yüzlerce metre altında ekmek parası için canlarından cananlarından etti. Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden kazasında 41 madencimiz öldü. 20 yılda toplamda 1989 madencimiz hayatlarını kaybetti.

 

Üç kuruş ekmek kavgası uğruna güle oynaya girdikleri maden ocağından cansız bedenleri çıktı. Kimisi eşini dul bıraktı kimisi evladını yetim. Soma gibi Ermemek gibi bu hayatlarda unutulacak. Bizler için yaşam güllük gülistanlık devam ederken anne babalar evladının acısını yaşayacaklar. Çocuklar babasızlığın yokluğu ile yaşamları boyunca yanıp tutuşacaklar.

 

Şehirlerde yaşayan bizler, ne de rahatız. Belki birçok şeyin farkında bile değiliz. Çünkü Yaşam koşullarımız kırsalda yaşayanlara göre çok çok iyi. Örneğin eskiden ısınmak için kullanılan kömür sobaları birçok evde artık yok. Herkesin evi doğalgazlı ve her odası eşit derece ısınıyor. Oysa eskiden böyle miydi? Tek göz odaya kurulan bir sobayla tüm aile kışı geçirirdi.

 

Yaşanan maden kazaları sonrasında kömürün ne kadar zor koşullar altında çıkarıldığını da anlamış olduk. Önce Soma'da bir maden ocağında çıkan yangında 301 madenci yanarak can verdi. Daha onların acısı dinmeden bu kez Ermenek ilçesine bağlı Pamuklu köyü yakınlarında bir maden ocağında göçük meydana geldi. Göçük altında kalan 18 madenciyi kurtarma mücadelesi tam 38 boyunca gece gündüz sürdü. Bu süre zarfında işçilerin aileleri ocağın yakınından biran olsun bile ayrılmadı ve yerin altından gelecek umudu beklemeye başladı. Bu duyguyu hepimiz hissetmedik mi? Bir can daha gün ışığına çıkıyor diye güneşi yeniden doğuramadık mı?

 

38 günün sonunda ise acı haberler peş peşe geldi. Suyla kaplı madenden 18 işçinin cansız bedenleri çıkarıldı. Bu dakikadan sonra umutlu bekleyiş yerini acıya, gözyaşına, feryat figana bıraktı. Faciada onlarca can onlarca hayat onlarca ailenin ocağı söndü. Halbuki hangi kömür ısıta bilirdi onca toprak altında can veren insanların yüreklerini? Onların acılarını dünyayı yaksak ısıtabilir miydik?

 

“Oğlum yüzme de bilmezdi. Ne yapar suyun altında” diyen Ayşe teyze, oğlunun cenazesine yırtık kara lastikleriyle katılan Recep amca, Ermenek'te maden faciasının yürek burkan acısını bu sözlerle anlatmadı mı? Somada yaralı bir şekilde ambulansa binerken “çizmelerim çamur çıkarıp bineyim” diyen emekçinin iyimserliğini içimizde hissetmedik mi?

 

Ermenek'te Somada maden faciasının üzerinden yıllar geçti. Geçen yıllarda maden ocaklarında değişen pek bir şey de olmadı. Madenciler yine ekmeklerini kazanabilmek için her gün yerin yedi kat altına girip kömür çıkarmaya devam ediyor. Her gün ölüm korkusu yaşıyorlar ve yine geçinmeye dahi yetmeyen maaşlarıyla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.

 

Sahi kaç insanımızı böyle göz göre göre kaybedeceğiz? Kaç evladı daha yetim bırakacağız? Kaç ocaklara daha ateş düşüreceğiz? “Yerin altında ölüm var üstünde açlık. Yerin altındaki bir ihtimal üstündeki gerçek” diye feryat eden madenciden başka daha iyi durumlarını kim açıklayabilir ki? Bir avuç kömür için ömürlerini vererek hayatta kalmaya çalışan tüm maden emekçilerine selam olsun. Ruhları şad olsun.

Sağlıcakla…

Damga gazetesinden alıntıdır.