Geçen gün ‘KİRPİ İKİLEMİ’ kavramına ilişkin okuduğum bir yazı oldukça ilgimi çekti. Alman filozof Arthur Schopenhauer tarafından ortaya atılan bir kavram olan kirpi ikilemi (kirpi mesafesi) kavramını bilmeyenler, hiç duymamış olanlar elbette olabilir. O yüzden ben de bu konuya ilişkin yaptığım araştırmalarımdan derlediğim bilgileri, bugünkü yazımda sizlerle paylaşmak istedim…
Kirpi ikilemi; yakın ilişkilerin zorluğunu, kişisel alanların ihlali halinde birbirine zarar vermeden gerçekleşemeyeceğini anlatıyor. Şimdi gelelim bu kavramın nereden geldiğine…
Kirpiler, kışın soğuğundan korunmak amacıyla ısınmak için birbirlerine sokulurlar. Bu sokulma esnasında dikenleri birbirlerine batar ve dolayısıyla hemen uzaklaşırlar. Daha sonra yine üşümeye başladıklarında tekrar yakınlaşır ve yine dikenleri birbirlerine batar, tekrar birbirlerinden uzaklaşırlar. Bu durum böyle süregelir ama sonunda uygun mesafeyi bulmuş olurlar. Kirpiler böylelikle hem ısınmış olurlar, dolayısıyla üşümezler, hem de dikenleri birbirlerine batmadığı için canları da yanmamış olur. Kirpilerin ısınmak amacıyla deneme yöntemiyle buldukları bu mesafe, insan ilişkilerinde de gerekli mesafe olarak açıklanır…
Kirpi İkilemi; insanların bütün ilişkilerinde, arada yeteri kadar mesafe bırakmaları gerektiğini, kişisel alana bir başka deyişle ‘mahremiyete’ saygı gösterilmesinin önemini savunur. Öte yandan insanlarla aradaki mesafeyi çok açmanın da donmaya yani yalnızlığa neden olacağını ifade eder…
Genel olarak baktığımızda sosyal ilişkilerdeki ortalama mesafe nezaket ve görgü kurallarıdır. İlişkilerdeki bu mesafeyi korumak ve yakınlık derecesi hassas bir konudur. Çünkü hala mahremiyete, dengeli iletişime ve sınırlara ihtiyacımız olduğu açık bir gerçektir. Herkesle aynı yakınlığın kurulamayacağını, iyi niyetin ne kadar çok ve de kolayca suiistimal edilebileceğini, bazı insanlardan hep uzak durmak gerektiğini, hele bir de benim gibi hassas bir ruha sahip sahipseniz eğer, o batan dikenleri taşımanın ne kadar zor olduğunu hatırlatır işte o ‘KİRPİ İKİLEMİ’
Hayatın akışı içinde yolumuza hep dikenler çıkıyorsa önce dönüp kendimize bakalım. Nerede yanlış yaptığımıza, nasıl mesafeyi koruyamadığımıza, kimlerle yanlış ilişki ve iletişimler kurduğumuza…
İletişim, kişiye zarar vermiyorsa iletişimdir. Doğru iletişim, doğru mesafeyi bulduktan sonra şifadır. İletişimi yanlış kullanırsak cezadır…
Her birimizin sorumlulukları, yükleri, zorlukları birbirinden farklıdır. Çünkü diken sayılarımızda birbirinden farklıdır…
Ama her şeye rağmen insanız ve birbirimize iyi gelmeye ihtiyacımız var. Elbette doğru zamanda, doğru insanlarla beraber….
Yorum yapın