KELİN MERHEMİ OLSA ÖNCE KENDİ BAŞINA SÜRERMİŞ!..

Bugün ‘Öğrenmek, bir şeyin olabildiğini görmek midir?’ sorusundan yola çıkarak konuya ilişkin
bilimsel kaynaklardan derlediklerimi paylaşarak kendimce bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Beni
bilirsiniz, ‘zaruret hasıl olduğunda’ yakın geçmişte yayımlanan bazı yazılarımı güncelleyerek ve biraz
da özetleyerek yeniden sizlere sunuyor, böylelikle kısadan hisse kapılacak, ibret alınacak konular
üzerine elbette ki ‘anlaması gerekenlere’ bir şeyler anlatıyorum. O nedenle aşağıda yazılanları ‘yine
eski bir yazı işte’ demeyin, lütfen dikkatle okuyun, en azından şöyle bir göz gezdirin, faydası olur
inanın! Birey, her ne yapıyorsa, onu bir amaçla ve bir ihtiyacı karşılamak için yapar. Kişisel sorumluluk
almak ve bir başkasının değişmeyecek özelliklerini kabul etmek de ‘Geştalt Terapi’ sürecinin
yadsınmayacak önemdeki parçasıdır. ‘Çocuğum benim dediğimi dinlemiyor’ cümlesiyle, ‘çocuğuma
dediğimi dinletmiyorum, dinletmeyeceğim, dinletmem’ ifadeleri arasındaki farkın, ebeveynlerde
ortaya çıkaracağı farkındalığı yaratmak oldukça önemlidir. Benzer şekilde ‘annem ve babam benim
isteklerimi anlamazlar’ cümlesiyle ‘anne ve babama isteklerimi uygun şekilde anlatmam,
anlatmayacağım, anlatmıyorum’ ifadesi arasındaki farkın, çocuk ya da gençte yaratacağı farkındalık,
ona değişik bakış açıları sağlayabilecektir. Bu noktaya gelindiğinde ya da siz bu satırları okurken
akıllara ‘yapmayan taraf, hep ben miyim? Karşı taraf sahiden işbirliğinden uzak davranıyor olamaz
mı?’ gibisinden sorular gelebilir. Elbette bunlar da mümkündür. Ancak, siz onun yaklaşımı karşısında
tek bir seçeneğe sahip olmadığınızı fark ettiğinizde, sorunlarla baş etme gücünüz artacaktır. Yani,
ebeveynler bazen gerçekten de çocuk ya da gençlerin söylediği şeylere  duyarsız kalabilir. Ya da bir
çocuk sahiden ebeveynine uygunsuz şekilde davranıyor olabilir. Önemli olan kendiniz için farklı ne
gibi seçenekler üreteceğinizdir. Verilen iki örnek için, daha net sınır koymak, etkileşimde olduğumuz
kişinin ihtiyacını anlamaya çalışmak, anlatmak için uygun zaman kollamak ya da ısrarcı olmak akla
gelen seçenekler olabilir. Bunlar ve diğer başka davranışları ‘yapmıyor’ olmakla ilgili engellerin ne
olduğu üzerinde durmak da yapılan veya yapılacak terapilerin ana işlevidir. Bu noktada bilimsel bir
yöntem olarak kabul edilen Geştalt Terapi; ‘Sahip olduğu pek çok yaratıcı teknik sayesinde,
olabildiğince etkin çalışmaya olanak veren zengin bir yaklaşımdır.’ Yani ‘birtakım canlandırmalar,
rol oynama çalışmaları, dil çalışmaları, hayal kurma çalışmaları, beden duruş çalışmaları, resim
çizme, sandalye çalışmaları’  gibi tekniklerle hem ebeveynlerin hem de çocukların kişisel
farkındalıkları üzerinde çalışılır. Teknikler yardımıyla, çocuğun ihtiyacının ne olduğu, evde kiminle
nasıl temas kurduğu ve o kişiden nasıl tepki aldığı ile ilgili bir alan üzerinde durulur. Bu alanı çocuğun
ve ailedeki diğer bireylerin nasıl algıladığı üzerine konuşmak, farklı bakış açılarını anlamak için fırsatlar
sağlar. Geştalt Terapi; Aile ve çocuklarla yapılan çalışmalarda kullanılan bir teknik olduğu gibi,
bireysel, çift, aile  ve gruplarla çalışmaya da uygun teknik ve içeriğe sahip bir bakış açısı sunar.
Depresyon, kaygı bozuklukları, uyum bozuklukları, bağımlılıklar ve ilişki sorunlarından kişilik
bozukluklarına kadar çok geniş bir yelpazede çalışma alanına sahiptir. Bireyi ‘tek’ olarak, tüm
yönleriyle ‘duygu, düşünce, amaç, beden duruşu, ihtiyaçları ve benzerlerini’ ele alır. Bireyin, sahip
olduğu yönlerini  fark etmesi, anlamlandırması ve birbiriyle bütünleştirebilmesini amaçlaması
açısından Geştalt Yaklaşımı, diğer terapi yaklaşımlarından farklılaşır. Şöyle ki; ‘Çalışma sırasında en
çok önemsenen, bireyin ‘o andaki’ algısıdır. Yani, birine sıradan gelen bir şeyin, bir başkası için çok
önemli olabileceğini bilmek, bir Geştalt terapinin birincil bakış açısıdır. Terapi odasında olan
bireylerle, bu bakış açısı temelinde, bireyin önemli gördüğü her şey saygı ve titizlikle ele alınır.
Değişim, kabulle başlar. Dolayısıyla, çocuk ya da diğer aile bireyinin sahip olduğu özelliklerin Terapist
tarafından yargılanmadan kabul edilmesi, onlara ihtiyaç duydukları değişim için bir basamak sunar.
Bu durumda algı; Sadece bütünü görmek, gözden pek çok özelliği kaçırmaya neden olabilir. Salt
parçalarla ilgilenmek ise bütünün yarattığı güzel tabloyu bozabilir. Önemli olan, bütünlük içerisindeki
ayrışmaların fark edilmesi ve tabloyla uyumlu ‘renkler’ kullanarak  bütünleştirilmesidir. Aslında
‘Geştalt terapinin ve terapinin sanatı, tabloda bazen renklerin uygun şekilde bütünleştirilmesi,
bazen de hatların oluşturulmasına destek olabilmesi’ şeklinde algılanmalı ve öyle kabul edilmelidir.

Elbette yaşadığımız toplumda tüm bunları bilmek, anlamak ve algılamak, doğru kabul ederek
uygulamak pek mümkün görünmemektedir. Çağdaş toplumlarda bireylerin gelişimi bu denli akla,
mantığa ve dolayısıyla bilime dayalı yöntemlerle sağlanırken, içinde yaşadığımız toplumda ise
maalesef, yüzyıllar öncesinin çağdışı, akıl ve izandan yoksun, bilimsellikten uzak, safsata öğretileri ve
yöntemleriyle sürdürülmeye çalışılmaktadır. Sonra da bu toplumun içinden çıkmış olan bizler en ufak
veya en büyük sayılabilecek sorunlarla karşılaştığımızda o sorunları çözemediğimiz için birbirimizi
kıyasıya suçlamayı marifet sayabiliyoruz. Boşuna dememişler; “Kelin merhemi olsa önce kendi başına
sürermiş!” diye..