31 Mart Yerel seçimlerine iki buçuk ay kalmış iken yani seçimlere çok yaklaşmışken, siyasi partiler, adayları ile birlikte, siyasi ittifaklarını, stratejilerini geliştirme derdine düşmüşken, seçmenin seçimlere dönük ilgisi, duyarlılığının daha da artması beklenirken memleketimizdeki günlük yaşamı gözlemlediğimizde, duygusal kopuşlarının epeyce arttığını gözlemleyebiliyoruz. Seçmen yani bizler ağırlıklı olarak ve de çoğunlukla yaşama dönük yaşanan zorluklarındaki ani, beklenmedik patlamaların etkisinde, tek cümle ile ifade etmek gerekirse; “Kendimizi, ailelerimizi, sevdiklerimizi yaşatabilmenin, ayakta tutabilmenin, ayakta kalabilmenin derdine düşmüş durumdayız!..”
O yüzdendir ki; Bizlerin yaptığı işin, yani haberciliğin, köşe yazarlığının, gazeteciliğin pek tadı tuzu kalmadı kanaatindeyim. Güncel acıların, yaşanan birbirinden dramatik ve trajik gelişmelerin, içerikleri asla değişmeden yerleri ve yaşayanları değişiyor. Hiç kuşkusuz seçim gününe kadar daha köprülerin altından daha çok sular akacak. Kimi bugünler için sıcak tartışmaların çoğunluğu iz bile bırakmamış olarak unutulup gidilecektir. Günlük yaşamın zorlukları, çaresizlikleriyle, günü kurtarmaya yönelik ilkel güdülerimiz öylesine gelişmiş ki yeni doğmuş bebekler gibi, günlük yaşam gereksinmelerimiz, zorluklarımız üzerinden belki de sadece refleks biçiminde yanıt verir olduk artık. O nedenle kişisel öngörüm; seçimlere bu kadar yaklaşmışken söz konusu ilgisizliğimizin tam tersi anlamında ülkemiz için çok düşük katılımlı bir seçimin yaşanması asla beklenmemelidir. Neden derseniz; bu ülke seçmeninin yani bizlerin bugüne değin tuzu hiç kuru olmadı, tuzu hiç kuru kalmadı!..
Bu kez de seçmen ülkenin bu kara, karamsar tablosuna yaşadıkları, acı ve sıkıntılarına karşılık asla seyirci kalamaz, kalmayacaktır, diye düşünüyorum, hatta eminim, diyebilirim. Olsa olsa aklını başına devşirmişler ile günlük hesaplamaların algılamalarına göre karar verecekler elbette olacaktır. Öyle ya da böyle, önünde sonunda bir umut, bir çare olarak sandığa gitmeyi tercih edeceğiz. Umudum, dileğim, beklentim; bu kez dipten gelen dalganın kaçınılmaz sonuçları ile aklını başına devşirenlerin ağır basmalarıdır elbette!..
Yeri gelmişken hemen belirteyim; bu seçimlere dönük olarak siyasette gücü elinde tutanların yani iktidarın kudretli muktedirleri gönüllerinden kopan kararlarında epeyce çok fazla çuvallayacaklarını, dolayısıyla sürprizlere çok açık seçim sonuçları beklediğimi, dilediğimin vurgulayarak altını çizmek istiyorum. “TAK-ŞAK” tarzında her şeyin kararını kendilerinin verme erkini, gücünü fütursuzca kullananların emrettikleri gibi sonuç almayı bekleyenlerin sandıktan çıkacak sonuçlar karşısında apışıp kalacaklarını dört gözle bekliyorum açıkçası!.. Onlar açısından sandıktan çıkacak sürpriz sonuçlar ile yüzleşmeye gidilmesi, yaşanan soğuk duşların özeleştiri ve gerekirse vicdan muhasebesi şeklinde hesaplaşma yapılması, aklının sesini dinleme yolunda belki de tek çıkış yolu olabilir. Hani küçük bir çocuk canı yandığında, acıktığında ağlar, derdi kalmadığında da kıkırdayarak çok güzel güler durur ya, işte öyle…
Toplumun çoğunluğunu oluşturan seçmenin yüz yüze kaldığı acı ve zorlu yaşam gerçekleri inanın öylesine dayanılmaz boyutlara ulaştı ki, çocuk kadar saf, doğaçlama yaşanan yaşamdan yana ağırlığını koymak zorunda olan biz seçmenlerin güvenebileceği çoğunluğumuz mevcut. Baksanıza verilmiş sözlerin, açıklamaların değeri, ederi diplerde gezinmekte, çoğu unutulmuş durumdadır. Her gün değişen sözler, verilen kararlar, yalanlar, kötü sonuçlar üreten canımızı yakan olumsuzluklar peşin sıra her gün, her an yaşanma, karşımızda durmaktadır. Günlük bezginliklerimizde, umutsuzluklarımızda ne kadar çok patlama yapmış olurlarsa olsunlar insanın yaşam, ayakta kalma içgüdülerini de geliştirmiş oluyorlar. İnsanın doğası ölümü yenmek, sonuna kadar nefes alabilmenin yollarını üretmeye dönük değil midir? Elbette öyledir. O halde bu durumda yenilgiyi seçenler olsa da parmakla, çoğunluk yaşamanın yollarını yaratmak amacıyla arayışta kalacağına göre, bu kadar ağır kayıpların bedelleri hep ödenecek midir, bu işin kaçarı yoktur mu, denilecektir, yoksa her şeye dur denilecek midir?..
İşte 31 Mart yerel seçimleri öncesinde biz seçmenin vereceği ‘KARAR’ budur!
Yorum yapın