Bugün yani haftanın ilk gününe denk düşecek ve de çok sıkıldığım için apolitik olsun diye düşündüğüm bir yazı kaleme almayı düşündüm. Önce bugün ne yazı yazsam mı yoksa yarın mı bir şeyler yazsam, diye düşünürken, o düşünce sarmalının devamında ve beraberinde hangi ceketi giysem, hangi arkadaşıma geçerken uğrasam, sonrasında hangi kitabı okusam? Diye düşünmeye devam ettim. Yaşadığımız günlerimizde ne yapacağımızı, hangi tarafa gideceğimizi, olaylar, gelişmeler karşısında nasıl tepki vermemizin gerektiği gibi konularda verdiğimiz binlerce küçük veya büyük önemli veya önemsiz kararların toplamından oluşur, öyle değil mi?..

Ülkemizde bu tür düşünsel, felsefi konular üzerine akademik ölçülerde ciddi çalışmalar yapan Profesör Doktor Cengiz Kuday’a göre; Karar verme üzerinde geliştirilen ilk kavramlar, insanların makul bir karara varmak için seçeneklerinin artı ve eksiklerin tartabilen rasyonel aktörler olarak ele almıştır. Ama insanların karar verme süreciyle ilgili bilimsel gözlemler bunu doğrulamaz. Çünkü beynimiz her biri kendi hedef ve arzularına sahip ve birbirleri ile rekabet halindeki birçok ağdan oluşmuştur. Örneğin; yazı yazmamaya karar verilen beyninizdeki ağlardan bir kısmı ‘keşke yazı yazsaydın’ diye direnirken bir kısmı ‘yazı yazmalıyım ama şöyle mi, yoksa böyle mi yazmalıyım?’ yahut ‘yarın daha iyi bir yazı olabilir’ diye düşünür, ister istemez!..

Aslında kurumların ve toplumların ortak bir karar verme mekanizması vardır. Şu olay karşısında ‘öyle mi davransam yoksa böyle mi davransam’ gibisinden veya toplum ve kurumların karar vermesinde kişilerin kimlikleri de rol oynar. Geçen yılın sona ermesine iki gün kala yani 29 Aralık’ta Cumhuriyetimizin 100. yılında bir Süper Kupa finali vardı hem de ne alaka ise Suudi Arabistan’da. Bu noktada Fenerbahçe ve Galatasaray açısından bu iki tarihi kulübümüz için çok önemli bir karar aşaması ve tartışma noktası belirdi, günler öncesinden. Bu maçın Suudi Arabistan’da oynanmak istenmesi bizleri ve hemen herkesi çok üzmüş, hatta kızdırmıştı. Neyse ki bu maç oynanmadı ve her iki kulübümüzün başkanları başta Atatürk hassasiyeti olmak üzere resti çekip geri döndüler. Kuşkusuz her spor kulübün tarihinde sonradan hatırlanacak iyi ve kötü anıları vardır. Burada daha fazla bir ayrıntıya girmeden dünya futbol tarihindeki önemli bir olaydan bahsetmek isterim. Tarih Haziran 1943, İspanya’da diktatör Franco rejimi var ve Franco adına yapılacak önemli bir derbi maçı var. Maç Madrid’de oynanacak. Maç öncesi Barcelona odasına giren polis ve diğer devlet görevlileri takımı ölümle tehdit ederler. Takımlar sahaya mecburen çıkarlar. Fakat Barcelona daha evvel 3-0 yendiği Madrid karşısında kasıtlı bir şekilde iyi oynamaz. Bir yerde durur. Maçı 11-0 Real Madrid kazanır. Diktatör Franco kupayı Real Madrid’e verir. Bugün ise Real Madrid’in o kupayı 80 yıl önce nasıl aldığı hiç anlatılmıyor, Barcelona’nın o günkü kupa maçında nasıl onurlu bir davranış sergilediği hatırlatılarak, hep anlatılıyor. O yüzden siz, siz olun alacağınız, almayı düşündüğünüz kararlarda daima onurlu, haysiyetli ve dolayısıyla gururlu davranın!..