24 Temmuz… Türk basın tarihi için yalnızca bir tarih değil, bir milattır. 117 yıl önce bugün, sansürün kaldırılmasıyla birlikte kalemler zincirlerini kırdı. Gazeteciler, baskıdan arındırılmış bir ortamda halk adına konuşma gücünü elde etti. İşte bu nedenle her 24 Temmuz, sadece bir bayram değil; aynı zamanda basının bağımsızlığına, özgürlüğüne, onuruna adanmış bir hatırlatmadır.
Basın; halkın sesi, vicdanı, hafızasıdır. Gazetecilik ise yalnızca haber yazmak değil, hakikatin peşinde koşmaktır. Bazen bir adaletsizliği ortaya çıkarmak, bazen bir çocuğun sesi olmak, bazen de görünmeyeni görünür kılmaktır. O yüzden gazetecilik bir meslek değil, bir vicdan meselesidir.
Bugün sosyal medya ve dijitalleşmeyle birlikte bilgiye erişim kolaylaştı ama bilginin doğruluğu, kaynağı ve etik sınırları tartışmalı hale geldi. İşte böyle bir dönemde tarafsız, ilkeli ve sorumlu gazetecilik hiç olmadığı kadar önemli. Yalanın gürültüsünü ancak hakikatin sesi bastırabilir. O sesi taşıyansa gazetecilerdir.
Yerelde görev yapan basın emekçileri ise bu mücadelenin en görünmeyen kahramanlarıdır. Büyük manşetlerden uzak, küçük şehirlerin büyük dertlerini kaleme alan, halkın nabzını tutan, kamuoyunun vicdanını yansıtan bu isimler, çoğu zaman alkıştan uzak ama sorumlulukla dolu bir görev yürütürler.
Bu vesileyle; tüm basın çalışanlarının 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’nı yürekten kutluyorum. Görevini hakkıyla yapan, doğruyu eğip bükmeden yazan, halk adına kalem tutan tüm gazetecilere minnetle...
Unutmayalım ki; özgür bir toplum, ancak özgür bir basınla mümkündür. Ve kalem, her zaman kılıçtan keskindir.
Yorum yapın