KADINA ŞİDDET

Birkaç gün önce Kadına yönelik şiddetle mücadele günü konuşuldu. Çeşitli kanal ve tv lerde kadınlara yönelik şiddet tartışıldı. Her yıl kadına şiddet ve kadın ölümleri artarak devam etmektedir.2022 yılının ilk on ayında 282 kadın öldürüldü. Hangi tedbirler alınırsa alınsın bunun önüne geçmek mümkün olmuyor. Daha önce de dediğimiz gibi bunun tek çaresi idam cezasının geri getirilmesidir. Biz idamın kesinlikle geri gelmesini istiyoruz. Bunu daha önce yazıp dile getirdiğimiz gibi yine tekrarlıyorum. Ülkemizde idam cezası geri gelsin en kısa zamanda kanunlaşsın ve geri getirilsin. Şu anda milletimizin büyük çoğunluğu da idamın geri gelmesini istiyor. Kiminle konuşsak kime sorsak aynı düşüncede olduklarını görüyoruz. İdam cezasının geri gelmesi TV ekranlarında da tartışılıyor ve siyasilerde bu konuya el atacaklar gibi görünüyor.

Eğer idam cezası geri gelmezse her şey lafta kalacak kadına şiddet, hatta ölümler yine aynen devam edecek, ne yazık ki bunun sonu gelecek gibi görünmüyor. Sebebine gelince kötümser olmak istemiyorum ama şu anda 21.yüzyılda yaşamamıza rağmen insana, hele hele kadına verilen değer maalesef İslamiyetten önceki ‘cahiliye döneminden’ daha kötüdür. Kadın günümüzde ne kadar da evde, ailede, iş yerinde toplumda ve her yerde söz sahibi olsa da yine ikinci sınıf insan muamelesi görmekte ve hak ettiği değeri kazanamamıştır.

İslamiyetten önce bilindiği gibi kadın bir meta gibi görülmekte ve alınıp satılabiliyordu, kız çocukları diri diri toprağa gömülüyor, öldürülüyordu. İslamiyet gelince kadına gerçek değerini verdi ve kadın bir meta değil, anamız, bacımız ve hatta en çok değer verilmesi gereken kıymetimiz ve başımızın tacı oldular.’Cennet anaların ayakları altındadır ‘ diyen bir Peygamberin ümmeti olan bizler ne yazık ki günümüzde kadına gerçek değerini veremiyoruz. Asrileşiyoruz, çağdaşlaşıyoruz, modernleşiyoruz her gün kadın hakları, kadın erkeğe eşittir diye bağırıyoruz ama ne yazık ki hepsi lafta kalıyor değişen bir şey olmuyor. Son bir yıl içinde gün geçmiyor ki ya bir kadın tacize uğramasın şiddet görmesin ve hatta hatta ölmesin. Bu nasıl bir insanlık dramıdır. İzahını ve mantığını anlatmak gerçekten çok zor. Bunun çeşitli sebepleri vardır, her şeyden önce günümüzde kurulan aile ve evlilik müesseselerinin durumunu ele alarak başlamak lazım. İnsanımız artık eskisi gibi birbirine saygı, sevgi beslemiyor, en ufak bir hoşgörü göstermiyor, en ufak bir şeyde hemen tartışma kavga ve hatta sonu ölüme kadar gidebiliyor. En sağlam dayanağımız olan aile müessesesi eski mukaddes değerini kaybetmeye başladı, insanımız manevi bir boşluğa düşmüş çırpınarak kendini aramaya çalışıyor. Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmüş olmamın duygu ve bilincinde değiliz. Yapılan yanlış evliliklerin bedelini ne yazık ki en başta kadınlar çekiyor. Adam en ufak bir tartışmada şiddetin en kötüsü uygulamada ve hatta cinayet bile işlemektedir. Bilhassa gençlerimiz evlenirken, yuva kurarken çok büyük iki hata yapmaktadırlar, bunların birisi eşler birbirini hiç tanımadan acele olarak veya internetten bulduğu huyunu suyunu bilmediği insanlarla evleniyor sonra da kısa bir süre sonra hemen birbirinden ayrılabiliyorlar. Evliliği artık bir çocuk oyuncağı gibi sanıyorlar.

Gençlerin yaptığı ikinci büyük hata sadece evlilikte değil hemen hemen bütün kararlarında ailelerin fikirlerine görüşlerine ve tecrübelerine önem vermiyor, çoğu kez onların söylediğinin aksini yapıyorlar. Çoğu kez de böyle evliliklerin sonu hüsranla bitebiliyor. Kadın cinayeti konularında devletinde büyük hataları olduğunu düşünmekteyiz. Her şeyden önce sadece cinayetlerde değil bütün suçlarda mevcut olan ve halen uygulanmakta olan kanunlarda, bu cinayetleri önleyecek veya caydıracak hiçbir ceza ve yaptırım gücü yok. Olsa bile tam uygulanamıyor. Adam eşini öldürüyor gidip kısa bir süre yatıyor sonra tahliye oluyor. Bu trafik cezalarında hatta hatta terör cezalarında bile maalesef böyledir. En kısa sürede yine idam cezasının tekrar gelmesine inanıyoruz. İkinci bir hata da şudur: Ülkemizde artık herkes her zaman kolaylıkla silah sahibi olabiliyor. Öyle her önüne gelen istediği gibi silahlanırsa bu cinayetlerin önüne geçilmez. Adamın anatomik, psikolojik ve akli durumu iyice inceleme ve muayeneden geçirilmeden eline silahı verirsen cinayete davetiye çıkarıyorsun demektir. Herkes doğru dürüst muayene olmadan istediği yerden istediği zaman silah sahibi olabiliyor. Hatta geçen günlerde bir TV kanalında izlemiştim adam İnternetten silah istemiş ve silahı göndermişler. Olacak şey değil, insanı aklı mantığı almıyor. Ben Hukukçu değilim ama aklım ve mantığım aldığı kadarıyla can taşıyan birinin ölümüne neden olanın cezası ölüm olmalıdır. Çünkü Allahın verdiği canı almanın Allah tan başka kimsenin hakkı yoktur.

Sudan sebepten dolayı eşini öldüren birini bir şehrin meydanında idam ettikten sonra bakın bakalım bu öldürmeler bitiyor mu, bitmiyor mu. Ben bu konuyu herkesle konuşmaya ve tartışmaya hazırım.Bir İstanbul Sözleşmesi tehlikesi vardı. Neyse ki Türkiye başını fena halde ağrıtacak yanlış adımdan geri dönebildi. Ama hala daha bunun peşinden koşanlar var. Gafletle bunu yeniden geri gelmesini istiyorlar. Bu mesele sanıldığı kadar basit bir şey değildir. Bu mesele topyekûn bir insanlık meselesidir. Cinsi sapıklığı telkin eden nikâhsız evliliğe ve eşcinsel yaşamı mubah gören telafisi imkânsız neticelere yol açacak bu sözleşme geri getirilmemelidir. Netice olarak kadınlara yönelik şiddetin sebeplerini doğru biçimde tespit etmek zorundayız. Sadece kanun çıkarmakla polisiye tedbirlerle bunu önüne geçilmeyeceği iyice anlaşılmıştır. Onun için bir kez daha idam cezasının geri getirilmesini istediğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli okurlar her şeyden önce kadın olsun erkek olsun insana insan olarak değer verip en kutsal hakkımız olan yaşama hakkını kimsenin elinden almaya hakkımız yoktur. Yunus ne güzelmiş ‘Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü’ şiarını hiçbir zaman unutmamalıyız. Allahın verdiği canı Ondan başkasının almasının ne kadar büyük bir günah ve suç olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Sağlık ve esenlik dileklerimle.

Aslan TORUN