Ülkemiz Türkiye bana göre; epeyce büyük ve geniş, gayet verimli bir bahçedir. Bahçenin etrafı duvarlarla yani aşılması zor engellerle çevrilmiştir. Türkiye'nin sadece bu bahçenin içerisinde hareket etmesi isteniyor. O bahçenin içinde ise ancak belirli kurallarla hareket edebileceği belirtiliyor. Bu bahçenin de sadece bir kapısı var görünüyor. O kapının da kontrolü de maalesef Türkiye'de değildir, diye düşünüyorum…

Türkiye'de iktidara gelen her parti de sadece bahçenin içinde oynayabiliyor, gibi gözükmektedir. Yakın geçmişten bu yana iktidar olanlar kendilerine verilen talimatları ve direktifleri ancak bu bahçenin içinde uygulayabiliyor yani icraat eyleyebiliyor. Geçmişten günümüze iktidara gelen partilerin bence birbirinden tek farkı, bahçe düzenini nasıl yaptıklarıyla sınırlı ve kısıtlıdır. Yani o bahçeyi nasıl ekip biçtikleri, nasıl kısıtlı miktarda da olsa ürün alabildikleridir asıl olan, işin gerçeği yani..

Ama temelde hepsinin yapabileceği her şey sınırlı kalmış, yıllar boyunca hiçbir parti veya siyasal lider bu alanın yani o bahçenin dışına çıkamamıştır. O bahçenin dış kapısının da kontrolü kendilerinde hiçbir zaman olmamıştır. Dış kapıyı zorlamaya kalkan olursa da çeşitli oyunlarla, yani yapay biçimde oluşturulan kaos ve kargaşalarla, bahaneleri bir şekilde hazırlanan darbelerle o partiler iktidardan düşürülmüşlerdir. Diğer tarafta Rusya'nın başını çektiği grubun da tam anlamıyla koordineli ve gayet iyi bir grup olduğu söylenemez. Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle bu grupta büyük bir değişim yaşanmıştır. Ama şu kadarını da söylemek gerekirse Türkiye, bugün batı yerine bu grubu yani Rusya ve Çin'in yanlısı kabul edilen doğu grubunu seçmiş olsaydı, daha farklı bir düzeyde ve düzende olurdu…

Bu yöndeki kimi görüşler şunu ileri sürmektedir; En azından ikiyüzlü, batının acımasız kapitalist düzeninden ve aşırı sömürücü politikalarından bu kadar etkilenmezdi. Türkiye'nin etrafı bu denli duvarlarla çevrili ve tek bir kapısı olan bu bahçenin dışına çıkması çok mu zordur?..

İşte asıl yanıt bulunması gereken soru bence budur. Bu mevcut düzende, bunu gerçekleştirmek yani icra eylemek zor olsa da bence olanaksız değildir. Belki çok büyük bir savaş verilmesi gerekmektedir. Belki yeniden büyük bir savaş sayesinde bu düzen değişebilir. Örnek vermek gerekirse, İran, uzunca bir süredir bu sisteme direniş göstermektedir. Bu nedenledir ki İran tamamen dış dünyadan yani Batı dünyasından soyutlanmaya çalışılmaktadır. Gerçi bugünün İran'ı da bu duruma pek heveslidir, hiç direnç göstermemektedir. Günümüz Türkiye'sinin Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar önce yaptığı gibi, belki de yeniden kendi sistemini kurması gerekiyor. Gerçi Osmanlı'nın kurduğu o sistem geçen yıllar, yüzyıllar içerisinde erozyona uğramış, uğratılmış, kokuşmuş bir düzen olarak yok olup gitmiştir ama neyse bu konu bugünün konusu değildir ve bu konu irdelenmesi gereken başka bir konu başlığıdır…

Yine asıl konumuza dönecek olursak, kast ettiğimi gerçekleşmesi için öncelikle çok güçlü oluşturmuş bir maliye sistemiyle çok güçlü ve modern bir orduya ihtiyacı vardır. Ayrıca Türkiye’nin İslam coğrafyası içinde laik ve demokratik temelli, lider ülke, örnek devlet olabilecek önderliğini bizim yürütebileceğimiz adaletli ve de çok güçlü bir birlik oluşturması gerekmektedir.  Ama hele ki bugünlerde bunu yapabilmek hatta başarabilmek hayalden öte beklentiler düzeyindedir ve en azından yakın geleceğe kadar o düzeyde kalacak gibi gözükmektedir.

Sözün özü; Kanaatim odur ki, dünyanın da bu iki gruba karşı, yeniden bir adaletli sisteme, düzene ihtiyacı vardır…

Öte yandan ‘Türkiye'nin 101 yıllık kış uykusundan uyanması gerektiğini dile getiren’ meczup hainlerin öne sürdüğü görüşler de mevcuttur ama ben şahsen bu türden görüşleri hiçbir zaman ciddiye almıyorum, sakın ola ki sizlerde ciddiye almayın, itibar etmeyin!..

Çünkü biz Türklerin Atatürk'ün kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyet'ten başka seçenekler araması günümüzün ortam ve koşullarında hiç ama hiç mümkün değildir.  Tüm bunların yanı sıra Türk halkının da gözünü açması da gerekmektedir!

Siyaset arenasına da çok cesur, hiç korkmayan, sadece Türkiye'nin çıkarlarını düşünen yeni, taptaze ve hiç kirlenmemiş siyasetçiler gelmesini beklemektedir.  İşte o gün geldiğinde ‘Tam bağımsız bir Türkiye için’ gerekirse her şey göze alınmalı ve ödün vermeden derhal gerçekleştirme yoluna gitmelidir…