İSTENSE...

-se ve -sa’lı kelimeleri kurmayı oldum olması sevmeyiz.
Şarta bağlı çünkü.
Gelirse, giderse, yaparsa, yapmazsa…
“İstense” de öyle bir kelime…
Deliler kulübü haline dönen ülkemizde olup biteni görünce insanın aklı eriyip bittiği için çaresiz “istense..” diye mırıldanıyoruz…
İstense neler olurdu bu ülkede…
Ama.
Hiçbir kusurun, suçun, hatanın, sorumsuzluğun yaptırımının olmadığı bir ülkede işler düzelir mi?
Düzelmiyor netekim (Nitekim, kelimenin doğrusu da yanlış yazdık sanmayın, Kenan Evren netekim derdi, oradan dilimize pelesenk oldu kaldı)
Birkaç bildiğiniz örneği yenileyeceğiz tekrar mahiyetine girse de…
Sayıştayımız var biliyorsunuz…
Yetkileri tırpana tırpana, budana budana azalsa da yine Sayıştay görevini yapmaya çalışıyor.
(İşte ilk soru, neden bir devlette Sayıştay’ın yetkileri budanır?)
Açıklanan raporların kapsamı daraltıldı, eskisi gibi tüm raporlar ve detaylar da paylaşılmıyor.
Ama Sayıştay raporlarının açıklanan budanmış halleri bile memleketin kamu kurumlarının ne kadar perişan haline geldiğini gösteriyor.
Tel tel dökülen kamuda, üniversitelerden tutun belediyelere, bakanlıklardan tutun diğer kamu kurumlarına kadar ne kadar usulsüzlük, ne kadar hukuka aykırılık varsa açıklanabildiği kadarını okuyoruz, görüyoruz.
E peki sonuçta?..
Yaptırımı var mı, usulsüzlük yapanlar bir ceza alıyor mu?
Özellikle belediyelerde sorumluya “zimmet” çıkarılmasından ve maddi zararın ödenmesi dışında bugüne kadar gerçekten bir caydırıcı yaptırım gördünüz mü?..
Herkesin bildiğini okuduğu, hukuk kurallarının hak getirdiği kamu kendini düzeltici önlem ve tedbirleri almazsa bu ülkede başka alanlarda düzelme sağlanması mümkün müdür?..
İstense Sayıştay’ın denetimleri ile rayına girmez mi kamu?
Neden peki?..
Devletin işleyişinin langır lungur hale gelmesinin sebebi günün ve devrin siyasileriyse olan devletin saygın imajına olmuyor mu?
Yapanın yanına kar kalırsa; bırakın kamuyu, spor kulüplerindeki abuklukları bile düzeltemezsiniz…
Kongrelerde görüyorsunuz işte, kavga gürültü, sonra ibra veya ibra etmeme…
Sonra?..
Ne olduğu belli değil…
Milyon tane örnek verilebilir..
Tasarruf tedbirleri adı altında resmi yazışmalarda kağıt az kullanılsın diye punto ve sayfa ebatı, kenar boşluk mesafesi kadar ince düşünebiliyoruz da….
Makam aracı sevdasından tutun nice devasa israf konusunda adım atılıyor mu?..
Siyaset sokaktan kopunca böyle oluyor.
Vatandaş sıkıntılara gark; siyaset arenasındakiler bir başka diyarda…
İnsan ister istemez soruyor elbet.
Tüm olup bitende samimiyet var mı?..
Yoksa popülizm hep ağır basan taraf mı?..
THY’nin falan dergaha, tarikata bedava bilet tahsis ettiğine dair haberler çıktı geçenlerde bir kısım medyada.
Ama Voleybolcu kızların ekonomide uçurulduğu gündeme düşünce THY’nin nasıl abuk açıklamalar yaptığını da görüyoruz.
İstense düzelmez mi bunlar?
Çok mu zor allasen?
Neden istenmez ki?