İRONİK AKP POLİTİKALARI..
AKP’nin iç ve dış politikalarındaki uygulamalarının sayısal ve düzeysel olarak
getirdiği sonuçların ülkeyi bir krizin içine soktuğu açık olarak ortadadır. Bu
gerçeği başta AKP’ye oy veren seçmenler de bariz biçimde yaşamaktadırlar.
Negatif anlamda bütün sayısal veriler, sonuçlar aleyhte geliştiği gibi toplumsal
refah ve demokratik kriterler bakımından da tam bir kaosun ve toplumsal
mutsuzluğun içinde yaşamaktayız. Gelir bölüşümünün anormal şekilde
bozulmasından katlanılamaz işsizlik boyutlarına kadar, ulusal tarım ve
sanayimizin tamamen tek yönlü bir dış bağımlılığa sürüklenmesine kadar,
demokratik yapıdan, antidemokratik tek adam rejimine geçilmesine kadar, dış
ekonomik ve siyasal ilişkilerde gelecek nesillere aktarılan dış borçlanmalara ve
itibarsızlığa kadar, dünyada öncülüğü bırakmayan enflasyonun getirdiği
toplumsal bunalıma kadar, parlamentonun işlevsiz kalmasından kamu iktisadi
ve sosyal kurumlarının tasfiye edilmesine kadar; Bu kaos ortamında kamu
kaynaklarının çarçur edilmesine ve ekonomide haksız rekabetin ‘haklı hale
getirilmesine’ kadar geldiğimiz nokta, tüm sayısal sonuçları ile ortadadır. O
zaman şu soruyu sormamız gerekiyor: Bir iktidar, bu sonuçların yaşanacağını
bile bile, ikaz edildiği, eleştirildiği halde bütün bu uygulamalara neden girişir ve
ısrarla sürdürür? Bütün iktisadi, sosyal ve kültürel sonuçların ve güvensizliğin
yaşanacağı biline biline neden bu uygulamalara devam edilir?.
Yoksa siyasal İslam ideolojisine sahip olan iktidar sahiplerinde bu türden bu
türden ironik, dolayısıyla vizyonsuz ve de beceriksiz icraatlar yapmak kaçınılmaz
mıdır?.
Dahası var; Yeni kanun değişikliğiyle getirilen seçim koşulları ve medyaya
getirilmek istenen kapsamlı ‘yasaklar’ işin daha da ileri götürüleceğinin gayet
açık göstergeleri değil midir? Bu durumda bizler yani bu türden işlere kafa
yoranların şimdi, ‘bu buna benzer anlamsızlıkların anlamını” nasıl açıklaması
gerekiyor? Bugünkü köşemde ve daha önceki köşe yazılarımda çok uzun
sayılabilecek yani 11-12 yıldan bu yana kaleme aldığım yazılarımda, her zaman
olmasa da ara sıra “sürdürülebilir üstünlükler kuramını” dair örneklemeli
içeriklerin yer aldığı yazılarımı tartışmaya açarak sizlerle paylaşmaktayım.
Örneğin; Prof. Dr. Brian Arthur’un “karmaşıklık” üzerine fikirlerinde anlattığı
gibi, yönetimler elde ettikleri gücü elden bırakmamak için çıtayı sürekli
yükseltmek zorundadırlar. Çünkü başka çareleri yoktur. O yüzden süreklilik arz
eden biçimde “Bir yanlış ancak başka yanlışlar ile kapatılmaya çalışılır.” Bu
karmaşıklık ve de ardından gelen kargaşalar uygulayanlar açısından “tutarlı hale
gelir veya getirilir” Böylece Yanlışların birbirini “desteklemesi” gibi ironik bir
durum ortaya çıkar. Zaten adı üzerinde, “karmaşıklık-complexity” üzerine
oturtulmuş bir kuramdır. Biraz önce de belirttiğim gibi ben bunu uzun yıllardır
kaleme aldığım yazılarımda “sürdürülebilir üstünlükler kuramı” olarak işledim,
güncel örneklemeleriyle anlatmaya çalıştım. Adı üzerinde, ele geçen gücü,
otoriteyi kaybetmemek için aklınızın alabileceği veya almayabileceği “her
yola” başvurulur. Hele bu coğrafyada işleri veya otoriteyi, daha doğru bir
ifadeyle iktidarı siyasal İslamcılığa havale ettiğiniz zaman hatalar yeni hataları
vazgeçilmez hale getiriverir. Bu durum aslında otobüsünü tamir etmekte
dikkatli davranmayan şoförün otobüsün arkasına, “Allah’a emanet” yazısını
koymasından başka bir şey değildir. Bu durumda kanımca aslına bakarsanız; Bu
dünyayı boş ver, “işleri öbür tarafta hallederiz” demiş olsa, belki daha dürüst
olunurdu, diye düşünüyorum. Haksız mıyım?.
Afganistan’dan Libya’ya kadar İslam coğrafyasındaki ülkelerin yer aldığı bölgeye
baktığımız zaman, “sürdürülebilir üstünlükler kuramının ne kadar geçerli
olduğunu anlarız aslında” İslam coğrafyasının tamamen dışında görünen
Ukrayna’yı ve kısmen de olsa o coğrafyanın içine giren Afrika’nın bir kısmını da
‘sürdürülebilir üstünlükler kuramının uygulandığı’ ülkeler arasına rahatlık ile
dahil edebiliriz. Çünkü Ukrayna ve yakın çevresinde yer alan eskiden
‘Demirperde’ ülkeleri olarak bilenen bazı doğu Avrupa ülkeleri ile Afrika’nın
7/6’lık bölümünde bulunan ülkeler gayet zengin doğal kaynaklara sahip
olmalarına rağmen demokrasiyle idare edilmeyen, o ülkelerin toplumları da
eğitimsiz ve kültür düzeyi gayet düşük seviyesinde olmalarından dolayı
idarecileri tarafından ne yazıktır ki, ‘sürdürülebilir üstünlükler kuramının
uygulandığı’ ülkeler kategorisinde yer almaktadırlar!..
Yorum yapın