Ayrıştırıldık, ötekileştirildik, kin, nefret ve öfke dört bir yanımızı sarmış bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyoruz. Gökdelen, rezidans ve lüks yaşam alanı diye adlandırdığımız, gökyüzüne doğru büyüyen beton yığınlarına mahkûm edildik. Kalabalık oturum alanlarını lüks ve modern diye adlandırdık. Çok katlı binaların yüzlerce dairelerinde komşuluğu ve insanlığı unuttuk. Cem Karacanın dediği gibi toplumca: “Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete”
Son günlerde yaşadığımız olaylar toplum olarak çok ciddi ve ruhsal sorunlarımızın olduğunun bir göstergesidir. İzmir’de yaşanan olay: Gece saatleri taksici müşteri alıyor. Sohbet eşliğinde müşterinin tarif ettiği yol güzergahından gidiyorlar. Müşteri istenilen adrese geldiğini belirterek aracı durduruyor. “Borcumuz ne kadar” diyen saldırgan, “221 lira kardeş” diyen sürücüye, cebinden para çıkarır gibi yaparak yanındaki tabancayla üç el arkasından ateş ediyor.
Vahşet bununla da bitmiyor. Taksici, saldırı sonrası yan koltuğa devrilip acı çekerken, araçtan inen saldırgan ön yolcu kapısını açarak aracın içerisine girip yaklaşık 10 dakika boyunca bir şeyler arıyor. Araç içi kamerasına yansıyan görüntülerin bir kısmında "Bazı insanlara güvenmeyeceksin" dediği duyuluyor.
Esenyurt'ta 26 yaşındaki bir kişi sokak sokaklarda dolaşarak dokuz saat içerisinde biri kadın, biri yabancı uyruklu olmak üzere 10 kişiyi bıçaklıyor. Hastaneye kaldırılan yaralılardan ikisinin durumu ağır yaralı şekilde. Aynı gün içinde gözaltına alınıyor. Saldırganın bıçakla saldırı anları güvenlik kameralarına yansırken insan nerede ve nasıl başına ne geleceğini bilemiyor. Karşınıza aniden birisi çıkıyor sizi bıçaklayıp ve kaçıyor.
KADES uygulamasından bir kadın polisten yardım istiyor. Kısa sürede evine polis ekibi geliyor ve emniyete götürülerek ifadesi alınıyor. Bir süre sonra şikayetçi olmayacağını söylüyor. Kendisini kurtarmaya gelen ve evine kadar bırakan polisi çıkan tartışmada eline geçirdiği silahı ile vurarak yaralıyor.
Diyarbakır'da bulunan Ulu Cami’de bir hoca; İslam'ın gerçek manada ne olduğunu anlatarak halkın gönlünde taht kuruyor. Konuşmalarından rahatsız olan kesimlerden tehdit almaya başlıyor adını deliye çıkarıyorlar. Tehditlere dayanamayıp bir süre önce geldiği İstanbul’da, işletmeye başladığı bir Cami'nin çay ocağında kimliği belirsiz bir kişinin bıçaklı saldırısına uğrayarak hayatını kaybediyor.
Bu toplum nasıl ve neden bu hale geldi? Uzak diyarları, büyük şehirleri bir kenara bıraktım, köylülerimiz, komşularımız ve akrabalarımız birbirinden koptular. Bencillik, kibir hat safhada, yüzler gülmüyor ve ilişkiler bitmiş. Çocukluk arkadaşlarımız, akrabalarımız, komşularımız birbirine yabancılaşmış herkes birbirinden kaçar olmuş. Bu kadar birbirimizi kıracak dökecek hatta tanımayacak kadar bizleri, bize kimler yabancılaştırdı?
Devir; insan olmanın kolay olmadığı bir devir. Devir; insanca dilinin unutulduğu ve konuşulamadığı bir devir.
Devir; dürüstlüğün ayıp, kahpeliğin meşru olduğu devir. Aslında; İnsan olmak o kadarda zor değil. Başta doğruluk ister biraz samimiyet ister biraz mertlik ister en önemlisi de karakter ister.
Sağlıcakla…
Damga Gazetesi’nden alıntıdır.
Yorum yapın