“Kuş konduğu dalın kırılmasından korkmaz. Çünkü güvendiği dal değil, kendi kanatlarıdır…”

İnsanın kendine inanıp güvenmesi ne kadar önemli bir meziyet ne büyük bir avantaj. Çünkü kendine güvendiği sürece hayata daha rahat karışır, daha rahat yaşar. Öte yandan bu körü körüne inanıp ‘çılgınca savrulmak’ demek değil.  Kendine inanmanın, güvenmenin arkasına sığınıp ‘mantığından uzaklaşmak’ demek de değil!..

Dengeyi iyi kurabilmek, sınırını doğru çizmek ve o sınıra uymak, ciddi bir özen ister, kendine güvenmek konusunda…

Kendine inanmak, güvenmek başarının yüzde yüz garantisi değildir belki ama olmazsa olmazıdır. İnanılarak başlanan her iş sonuca ulaşır. İnanılarak yapılan işlerin geri dönüşleri de olumlu olur. Kendine inanmayan kişiler başladıkları işleri genellikle yarım bırakır ya da hiç başlayamazlar. Bir işe başlarken, bir şeye niyet ederken kendine inanmadan adım atanlar çok çabuk pes eder…

“Olmayacağını biliyordum, öylesine denedim, olacak gibi değil!..”

Bu tip sözleri etrafımızda sık sık duyarız. Aslında bunlar; kendine inanmayan ama başkalarının kendine inanmasını isteyip destek bekleyenlerdir. Bunlar ya yarı yolda kalırlar ya da başka kanatların altında yaşamaya çalışırlar…

Evet, kendimize inanmak ve güvenmek de bizim kanatlarımız. Bu kanatlarımız sayesinde ruhsal olarak da sağlıklı ve dayanıklı oluruz…

Kendi gücümüze, davranışlarımızın yapıcı yanına olaylar karşısında fark yaratma becerimize güvenirsek sorunlar karşısında çaresiz kalmayız. Kendi gücüne inanmayanlar, genellikle başkalarının gücünden medet umar, bir kurtarıcı bekler. Bu durum da onları umutsuzluğa sürükler…

Hayatın sorunlarına, darbelerine, çıkmazlarına karşı dayanıklı olmamız, kendi kanatlarımız sayesindedir ve dışarıdan gelen hiçbir destek de içimizden gelen kadar sağlam ve etkili olamaz. Kuş kanatlarına nasıl güveniyorsa biz de içimizdeki güce öyle inanalım ve güvenelim!..