“Ne hayatın hakimisin ne de hayat karşısında çaresiz!..” Demiş Şemsi Tebrizi…

İnsan hayatın hakimi elbette ki olmaz. Ama isterse kendi hakimi olabilir. Bu da kendi hayatının lideri olduğunu ve bunu yönetebilecek dış güçler olmadığını kendine sürekli hatırlatarak olur. Dış güçleri hayatının merkezine oturtmayarak buna izin vermeyerek olur…

Hayatımızı, diğerlerinin hayatlarıyla kıyaslamak, hep bir beklentiye sebep olur. Mesela bir kişinin hayatına bakarak, bizimde hayat yolumuzun o derece taşsız, topraksız, zorluksuz olmasını bekleriz. Ya da diğerinin hayatına bakarak, bizimde verdiğimiz emeklerin aynı karşılıklara denk gelmesini bekleriz. Sevgi, saygı, güven bekleriz, bol para bekleriz, her şey yolunda gitsin isteriz….

Kısaca kolay ve rahat yürümek isteriz hayat yolumuzu…

Hep başkalarına özenir, başkalarına imreniriz. Öyle ki kendi hayatımızdan daha çok diğerlerinin yaşadıkları, yaptıkları, onlara bahşedilenler hayatımızın merkezine oturtuvermiştir. İşte tam da burada çaresizlik başlar. Sıkıntı, zorluk, büyük bir çıkmaz başlar. Çünkü hayatın tek bir yönü yok, herkes için geçerli bir yolu yok!...

 Herkes için geçerli tek bir hak ediş yolu da yok! Hatta tam tersine bazıları akıntıya karşı yüzüyor olduğu zamanlarda, diğerleri arkasına aldıkları rüzgarla eser geçerler. Ama o esip geçenler yeri gelip de tökezlediklerinde, akıntıya karşı yüzenler de bu sefer dalgaların hızıyla ilerler. İşte bu yüzden adı hayattır, yaşamaktır, tecrübe etmektir. Başkalarının yoluna göre, başkalarının kısmetlerine göre, kısacası başkalarının olan şeylere göre değil; ‘ben’ için açılan yollara, ‘ben’ için bahşedilenlere, ‘ben’ için uygun görülenlere, benim için ve benimle birlikte ‘gerçek’ olanlara dayanan yoldur hayat yolu!..

Bu yüzdendir ki, hayatın tek bir çözümü, tek bir hikayesi, tek bir şekli yoktur. Hayatın renkleri çok, tıpkı gökkuşağı gibi. Yolları, hikayeleri, dalgaları, getirdikleri, götürdükleri çok…

Hayat yolumuz sadece bizim ve bizde bu dünyada ‘TEK’ yaratıldık. Bu bizim hikayemiz, bu hikayenin içini dolduracaklar da biziz!

“Geçemem” dediği eşikten geçemediği gibi, “atlayamam” dediği çukura da düşüverir insan. Öte yandan, “ben bu dağı aşarım” dediğinde o dağ önünde küçülüverir. “Ben bu işi çözerim” dediğinde de evet o işi çözer. Çünkü her birimiz kendi rotamızı kendimiz çizeriz. Hayatın güzelliği tam da buradadır…

“Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir. Ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatın hakimisin… Ne de hayat karşısında çaresiz!..” ŞEMS-İ TEBRİZİ