GÜNDE BİR ELMA DOKTORU UZAK TUTAR

Araştırmalar, daha fazla elma yemenin aslında doktora yapılan daha az ziyaretle ilişkili olmadığını gösterse de diyetinize elma eklemek, sağlığınızı çeşitli yönlerden iyileştirmeye yardımcı olur.
Meyve yemek ya da yememek! İşte bütün mesele!
20 bilimsel çalışmanın derlenmesi ile yapılan bir çalışmaya göre günde 200 gram meyve (eşittir 2 orta boy elma) felç geçirme riskinizi üçte bir oranında azaltabilir. Günde her 200 gram meyve tükettiğinizde felç riskiniz %11 düşüyor.
Sebze ve meyvelerden zengin bir beslenme hem makrobesin, hem mikrobesin ihtiyacını karşıladığı, lif ve enerji ihtiyacını ekstra kalori eklemeden karşıladığı için kesinlikle tavsiye ediliyor. Yani yeşil salata, narenciyeler, elma, armut, çilek gibi bitki kökenli yiyecekler felç riskinin düşmesine neden oluyor.
Felç, en sık görülen ölüm sebepleri sıralamasında dördüncü ve ayrıca yatağa bağımlı hale getiren sebeplerin başta gelenidir.
Geçmişte yapılan çalışmalar meyve ve sebze yemeninin aynı zamanda tansiyonu düşürdüğünü, zayıflattığını, total kolesterolü düşürdüğünü ve inflamasyonu tedavi ettiğini, kanserden koruduğunu gösteriyor. Diyabetiniz varsa bile az şekerli olanları yemelisiniz.
Bu nedenle her öğününüze salata ve üstüne de sevdiğiniz meyvelerden bir tanesini seçin ve felç riskinizi düşürün. Bu çalışma benim daha güvenle çok sebze ve meyve yemenizi tavsiye etmemi sağlayan bir çalışma. 7’den 70’e hepimiz sağlığımız için meyve ve sebze yemek zorundayız. Üstelik bunun zor bulunan, nadir yetişen pahalı ve havalı bir meyve olmasına gerek yok, elma bile yeter.
Tedaviler içinde en etkili, en ucuz ve en az acılı olanı hastalıklardan korunmaktır, felçlerden korunmak istiyorsanız meyve reçetesiz alabileceğiniz en etkili ilaçtır.
Tesadüfî sağlık yoktur. Sağlıklı seçimler yapmanız hayatınızı değiştirebilir.

/////

Zehirli Ekmek

“Her ne doğrarsan aşına, o çıkar karşına.” (Atasözü)

Sık sık evinin kapısını çalıp bir şeyler dilenen kadından bıkıp, oldukça rahatsız olan evin hanımı, bir gün yine aynı dilenci kapısını çaldığında ondan kurtulmaya karar verir. Dilenciye biraz beklemesini söyleyip mutfaktan bir ekmek alır ve ortasından yararak arasına peynir, zeytin yerleştirir. Tabii bu arada arasına haşere öldürmede kullandığı kuvvetli zehirden dökmeyi de ihmal etmez. Dışarıya çıkıp ekmeği dilenciye uzattığında, kadın “Allah razı olsun.” deyip evden ayrılır.

İyice acıkan kadın bir caminin avlusunda biraz önce kendisine verilen ekmeği çıkarıp tam yiyeceği esnada elini yüzünü yıkamakta olan bir askerin kendisine baktığını görür. Askerin halinden, yoldan geldiği ve yorgunluğu anlaşılmaktadır.

Dilenci, askerin bakışlarından onun aç olduğunu ve sanki “Biraz da bana ver.” Manasını çıkarmıştır. Gencin haline acıyan kadın ekmeğin hepsini askere buyur eder ve oradan uzaklaşır.

Dilenci kadının verdiği ekmeği iştahla yiyen asker, çok geçmeden acıyla kıvranmaya başlar. Bir müddet sonra camiye gelen cemaat yerde kıvranan gencin kimin nesi olduğunu sorup öğrendikten sonra alıp evine götürürler. Evin hanımı, aylardır bin bir ümitle terhisini beklediği yeni terhis olmuş oğlunu perişan vaziyette karşısında görünce çırpınmaya, dövünmeye başlar. Biraz zaman geçip de sakinleşen kadın, oğluna ne olduğunu, niçin kıvrandığını sorup öğrenmeye çalışır.

Delikanlı biraz önce cami avlusunda bir dilenci kadının kendisine ekmek verdiğini, onu yedikten sonra bu hale geldiğini söyleyince kadın ona verdiği ekmeği hatırlar ve başından aşağıya kaynar sular dökülür.

“Ben ne yaptım?” diye dövünmeye başlar ama iş işten geçmiştir. Aslan gibi delikanlı oracıkta hayata gözlerini yumar.