GEÇİYOR ÖMÜR DEDİĞİN
Düşündüm taşındım, pılımı pırtımı toplayıp kafama göre bir kabile bulabilirsem Afrika’ya yerleşmeye karar verdim. Aşağıdaki hikâyeyi okuduktan sonra sizlerde Afrika'ya yerleşme kararı alacağınıza eminim.
Onlar 100 yaşından evvel ölmüyorlar ve hiçbir hastalığa yakalanmıyorlar. Kabilenin çocukları ilk defa başka şehirlere gittiklerinde bu kadar çok alkol ve sigara içen toplumları görünce şok olmuşlar. Sibirya üstlerinde yaşayan şaşırtıcı bir kabilenin hikayesi bu.
Bu kabile dünyadan tamamen izole olmuş bir şekilde yaşıyor. Sakinleri diğer toplumların yaşamlarının kötü olduğunu ve onlar için üzüldüklerini söylüyorlar. Kabile de toplam 6000 kişi yaşıyor ve hepsi vejetaryen. 15 yüzyıldır aynı yerde yaşıyorlar. İçlerinden biri, Elena Davydova, öğretmenlik yapıyor fakat öğrettiği şey insanların iç dünyasını dinlemenin yolları. Acıların, hastalıkların çaresinin beyinde olduğuna inanan Elina, çocuklara ruhsal gelişim teknikleri öğreterek topluma kazandırmaya uğraşıyor. Elina bu işler için asla para almıyor. Beklentisiz sadece mutlu olmaya yönelik bir hayat geçiren kişinin hasta olmayacağını ve 100 yaşına kadar yaşayabileceğini ısrarla vurguluyor.
Güvenlik sebepleriyle topluluğun yerini söylemiyor sadece Sibirya'da dağ eteklerinde bir Plato üzerinde yaşadıklarını belirtiyor. Dağın uzaktan görüntüsü bir piramide benziyor. Hava yoluyla görülemeyen bu köyde bütün evler Feng Shui akımına benzer bir şekilde yapılandırılmış. Bu tür köylerin Kuzey Mısır'da da var olduğu bilinmekte.
İnsanlar para kazanmaya odaklanmaktan mutlu olmayı unutmuş. Hayatı, geleceği ve mutluluğu ekonomik özgürlükte arıyoruz. Hasta olmadan sağlığın kıymetini bilemiyoruz. Başımıza gelmeden başkasının acısını hissede-miyoruz. Günümüzde politika, ekonomi ve teknoloji insanları avucunun içine hapsetmiş. Dostluk yok, Komşuluk yok, yardımlaşma yok hatta aile bağlarımız dahi bitmiş.
Çalıştık, kazandık ve sonuç olarak harcadık. İnsan iyi bir tüketicidir. Bu döngüyü ne kadar hızlı döndürürsen o kadar hızla eritiyorsun. Aslında harcadığımız para değil, uzun görünse de nasıl geçtiğini anlayamadığımız koca bir ömürmüş. Daire şeklinde olan bir yolda son var mıdır? Tek son var o da şanslıysan herkesin hayali olan bir balıkçı köyünde, şansızsan soğuk bir hastane yatağında biten ömrümüz. Gerisi ha yaşadık ha yaşamadık başka bir şey değil.
Sağlıcakla...
Damga Gazetesi'nden alıntıdır.
Yorum yapın