Matbaanın Osmanlı topraklarına geç gelişi üzerine birçok tartışma var.
Kimi "günah diye matbaanın gelişine engel olundu" derken, kimi de "hattatların ayaklanmasından geç geldi" der.

Tarihçi değilim, bilemem.

Lâkin matbaanın geç gelmesi meselesi tartışılırken, bir şekilde beynime yerleşik kalan "hattatların ayaklanması" meselesi gelir aklıma.

Lale Devri'nde İbrahim Müteferrika 1727'de ilk Osmanlı matbaasını kurmaya kalktığında, o dönemin yazar/çizerleri olan hattatların "işsiz kalacağız" endişesiyle büyük paniğe kapıldıkları geçmişten günümüze hep anlatılır.

BGC Basın Müzesi ziyaretçilerine eşlik ettiğim vakitler, basım sektörünün geçtiği merhaleleri anlatırken "hattatlar meselesi"ni örnek veririm.

Linotype/Entertype makinaları geldiğinde mürettipler, ofsete geçildiğinde dizgi operatörleri işsiz kaldı. Klasik fotoğraf makinalarının yerini dijitallerinin yer almasıyla karanlık odacılar tarihe karıştı.

Mürettiplerin yerini içerik üreticiler, dizgicilerin yerini reels videosu hazırlayanlar, baskı operatörlerinin yerini dijital trend ve trafik koordinatörleri aldı.

Yayıncılık farklı bir boyuta taşındı.

Bilim kurgu filmlerinde izlediğimiz uzay çağından bir önceki evrende gibiyiz.

Hızına yetişemediğimiz teknolojik gelişmeler başımızı döndürüyor.

Mesleğe başladığım 70'li yıllardan günümüze baktığımda, değişenin altında değişmeyen hiçbir şey yok.

Değişmeyen tek şey değişimin kendisi.

Kendini yenileyemeyen yenilir, kuralı dün vardı, bugün de var, yarın da geçerliliğini koruyacak.

Uzun yıllar önce okuduğum bir araştırma, ABD'de basılı yayıncılığın 2026 yılında tamamen ortadan kalkacağını öngörüyordu.

Nitekim son 3-5 yıldır dünyanın asırlık gazeteleri kapandı.

Bunun yansımalarını birçok gazetenin basılı yayınlarını sonlandırmasıyla ülkemizde de görmeye başladık.

Süreç hızlandı.

Sadece yayıncılıkta değil, bazı sektörlerde kağıt kullanımını sonlandırdı. Örneğin bir banka kartı ya da bir GSM şirketinin hattını kullanmak istediğinizde size uzattıkları tabletin üzerine imza attırıyorlar.

Artık sokaklarda "yazıyoor.. yazıyoor.." diye gazete satan çocuklar olmadığı gibi, şehirlerin belli noktalarındaki panolara asılan yerel gazeteleri okuyan bulunmuyor!

İnsanlar haber ihtiyaçlarını yüzde 80'leri aşan oranda, aynı vakit mini bilgisayar işlevi gören cep telefonundan karşılıyor.

Çok değil, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde kağıda basılı gazete çıksa da köy kahvelerinde bile okuyucu bulamayacak!

Dijitalleşme gazeteciliğin her alanına girdi. İnternet ortamında yoksanız, yaptığınız haber, yazdığınız yorum, çektiğiniz fotoğraf hiçbir anlam ifade etmiyor.

Resmi ilana dayalı yayıncılık anlayışını devam ettirmek isteyen yapı, dijital dönüşümü ıskalayınca, İbrahim Müteferrika'yı şeytanlaştırmaya çalışan kimi hattatlar gibi "buğz" peşinde..

Değişen dünyada gazeteciliğin varlığını ülkemizde de sürdürmesi, ilkeli, güvenilir bir yapıya kavuşması, kurumsal kimlik kazanması amacıyla gayret gösterenlere; "eski köye yeni adet mi getiriyorsunuz, şimdi bu da nereden çıktı" dercesine sitem ediyor adeta.. Arada gazeteciliğin itibarını savunan meslek örgütleri de zılgıttan nasibini almıyor değil!

Bugünün geleceği 30 yıl öncesinden belliydi. Gerçekle yüzleşmekten korkuldu. Kaçış yolu kalmayınca; “Basın susturulmak isteniyor" gibi temelsiz, dilimize pelesenk olmuş, kulaklara hoş gelen sloganın arkasına sığınıldı.

İnternet gazeteciliğinin ülkemizde 30 yıllık sürecin ardından yasal statüye kavuşması başlı başına bir "devrim"dir.

Dijital yayıncılık yapan meslektaşlarımızın resmi kanallarca da "gazeteci" sayılması ve analarının ak sütü gibi hakkı olan fiili hizmet zammından yararlandırılmasına imkan sağlanması, 1961'deki kazanımlar kadar olmasa da değerlidir.

Resmi ilanların internet haber sitelerinde yayımlatılmasını içeren karar, gecikmeli de olsa, çok önemli bir gelişme ve yeni yüzyılda yazılacak Basın Tarihinin ilk adımıydı. Fonlanan gazetecilerin “sansür yasası” dediklerine bakmayın siz! Türkiye, birçok ülkeye de örnek olacak adım attı.

Yeri gelmiş iken emeği geçen herkese bir kez daha bu yazım vesilesiyle teşekkür ediyorum.

Tasarının hazırlanması ve yasalaşması sürecinde Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Cavit Erkılınç ile ekibinin gayretlerine, deyim yerindeyse kora kor mücadelesine, her aşamada sektörün paydaşlarıyla istişarelerine şahidim.

Tekrar etmekte fayda var; İnternet Gazeteciliği Yasası büyük bir iştir.

Mesleğimizin geleceğini garanti altına almayı sağlayan, ilkeli gazeteciliğin özgür ve bağımsız şekilde yapılmasının teminatı niteliğindedir.

Sahip çıkmak, desteklemek, "gazeteciyim" diyen, mesleğini seven, resmi ilan yayıncılığı yaparak ekmeğini kazanan herkesin vazifesidir.

Resmi ilan ve reklam yayınlama hakkının kazanılabilmesi için bazı yükümlülükler getiren İnternet Gazeteciliği Yasasının "merdiven altı yayıncılığı" kademeli olarak bitireceğine, geleneksel gazeteciliğin yerini alan dijital yayıncılığın kurumlaşmasının önünü açacağına inananlardanım.

Gazeteciliğin dijital ortama evrildiği ilk altı aylık geçiş sürecinin iyi değerlendirilemediğini görüyorum.

Sektördeki arkadaşlarımızın birçoğu, kategori bazında getirilen haber, ziyaretçi ve sayfa görüntülenme sayılarına takılı kalmış.

Örneğin aralarındaki benim şehir Balıkesir'in de bulunduğu 3. kategorideki illerdeki internet haber sitelerinin resmi ilan yayımlama hakkı elde etmesi amacıyla 8 fikir işçisi, günlük 50 asgari haber sayısı, 20.000 tekil ziyaretçi, 60.000 sayfa görüntülenme sayısı aranıyor.

Sayılar, kağıda basılı ile dijital yayıncılık arasındaki farkı göremeyen kimi internet haber sitesi sahipleri "tık" almak için "etik" olmayan yollara başvurdu. Geçen bunlardan birinin sahte trafik sağlamayı vaadeden firma sahibiyle yaptığı görüşme sosyal medyaya düştü. Tiksinerek dinledim!

Böyle sahtekarların "gazeteci" kimliğini kullanıyor olmaları, yüreğimi yaktı. Tesellim ise, etik dışı davranışın Basın İlan Kurumu’nun kurduğu sistemin duvarına toslaması oldu. Bu gelecek adına iyiye işaret..

Derdimiz gazetecilik, amacımız dijital yayıncılığın ehil ellerce yapılmasının sağlanması.

Hassayisetle üzerinde durulması gereken ve meslektaşlarımızın atladığı bir başka nokta şu.

İnternet haber sitelerinden bazısının "hit" almak için başvurduğu yol "asparagas" ve "tuzak haberciliği” beraberinde getiriyor. Ne ilke kalıyor, ne kural. Türkçemiz katledilirken, internet kullanıcısı adeta "aptal" yerine konuluyor.

Bu tür yayıncılık, ilk etapta tıklanma getiriyor gibi görünse de bir süre sonra inandırıcılığı kalmayan internet gazetesi durumuna düşürüyor.

Tıklanma uğruna yapılan haberlerde etik değerler gözetilmeyince, en büyük zararı gazetecilik mesleği görürken, okur nezdinde itibarı kalmıyor!
 

İnternet gazeteciliği yasasını bazı yayıncı arkadaşlarımızın yanlış yorumladığına inanıyorum.
İnternet haber siteleri için aranan tek kriter tıklanma değil. Sadece "tık" amaçlı yayımcılık yapan bugün kazanıyor gibi görünse de mutlaka kaybeder.

Özgün, kaliteli içerik üretmeyen, kağıda basılı gazetedeki gibi fikir işçisi kadrosu oluşturan, gazetecinin özlük haklarını hiçe sayan, fiziki çalışma koşullarına uymayanların, tıklanma rakamları yüksek olsa bile, yola devam etmeleri imkânsız.

Salt "hit" odaklı yayıncılık anlayışından itibar ve gelecek adına vazgeçilmesi gerekir.

Aksi halde orta ve uzun vadede internet haber siteleri geri dönmekte hem zorlanabilir hem de resmi ilan yayımlama haklarını kaybedebilir.

Basın İlan Kurumu'nun "illa da hit" mevzusuna takılı kalıp, kadrosunda gerçek gazetecileri istihdam eden ve kaliteli yayıncılık yaparak bölgesinin dijital dünyadaki sesi, gözü, kulağı olan, dünyanın dört bir tarafındaki hemşerilerine yöresinin havasını solutan internet haber sitelerine karşı "dayatmacı" bir tutum içerisine gireceğini sanmıyorum.

“Buğz” etmeden önce, "tık" harici diğer kriterlerin yerine getirilip getirilmediğini sorgulamamız gerekiyor. Bu yapıldığında “hit” şifresi çözülecektir.

Ezcümle;

Kalifiye eleman çalıştırdığımızda, özgün içerik ürettiğimizde, doğru haber yaptığımızda, haklı eleştiri getirdiğimizde, insanların özel hayatlarına girmediğimizde, kendimizi yargıç yerine koymadığımızda.. Kısacası gazetecilik yaptığımızda 7/24 haber ihtiyacı olan insanlar, sizi "hit" yapacaktır.

Kendimizi yenileyerek büyüyeceğiz.

Gazetecilikte dijital dönüşümün çağımızdaki İbrahim Müteferrika'ları olmak var iken, "hit" meselesine takılı kalarak asıl meseleyi "es" geçip yolu "tık"amaya çalışmak, bana biraz da kutsal addettiğimiz gazetecilik mesleğine ihanet etmek gibi geliyor!

Mesele sadece "hit" değil.

Asıl mesele gazetecilik...

Haberiniz ola...

Selametle...

25 Ekim 2023 | Balıkesir | Ramazan DEMİR