GAYET İRONİK İKTİDAR POLİTİKALARI..

  • AKP’nin iç ve dış politikalarındaki uygulamalarının sayısal anlamda ve seviye düzleminde getirdiği sonuçların ülkemizi özellikle 2018 yılından bu yana aşamalar halinde büyük bir krizin içine soktuğu açık olarak ortadadır. Bu gerçeği başta AKP’ye oy veren seçmenler de bariz biçimde yaşamaktadırlar. Negatif anlamda bütün sayısal veriler, sonuçlar aleyhte geliştiği gibi toplumsal refah ve demokratik kriterler bakımından da tam bir kaosun ve toplumsal mutsuzluğun içinde yaşamaktayız. Gelir bölüşümünün anormal şekilde bozulmasından katlanılamaz işsizlik boyutlarına kadar, ulusal tarım ve sanayimizin tamamen tek yönlü bir dış bağımlılığa sürüklenmesine kadar, demokratik yapıdan, antidemokratik tek adam rejimine geçilmesine kadar, dış ekonomik ve siyasal ilişkilerde gelecek nesillere aktarılan dış borçlanmalara ve itibarsızlığa kadar, dünyada öncülüğü bırakmayan enflasyonun getirdiği toplumsal bunalıma kadar, parlamentonun işlevsiz kalmasından kamu iktisadi ve sosyal kurumlarının tasfiye edilmesine kadar; Bu kaos ortamında kamu kaynaklarının çarçur edilmesine ve ekonomide haksız rekabetin ‘haklı hale getirilmesine’ kadar geldiğimiz nokta, tüm sayısal sonuçları ile ortadadır. O zaman şu soruyu sormamız gerekiyor: Bir iktidar, bu sonuçların yaşanacağını bile bile, ikaz edildiği, eleştirildiği halde bütün bu uygulamalara neden girişir ve ısrarla sürdürür? Bütün iktisadi, sosyal ve kültürel sonuçların ve güvensizliğin yaşanacağı biline biline neden bu uygulamalara devam edilir?.
  • Yoksa siyasal İslam ideolojisine sahip olan iktidar sahiplerinde bu türden bu türden ironik, dolayısıyla vizyonsuz ve de beceriksiz icraatlar yapmak kaçınılmaz mıdır?.

Dahası var; Yeni kanun değişikliğiyle getirilen seçim koşulları ve medyaya getirilen kapsamlı ‘yasaklar’ işin daha da ileri götürüleceğinin gayet açık göstergeleri değil midir? Bu durumda bizler yani bu türden işlere kafa yoranların şimdi, ‘bu buna benzer anlamsızlıkların anlamını” nasıl açıklaması gerekiyor? Bugünkü köşemde ve daha önceki köşe yazılarımda çok uzun sayılabilecek yani 12-13 yıldan bu yana kaleme aldığım yazılarımda, her zaman olmasa da ara sıra “sürdürülebilir üstünlükler kuramını” dair örneklemeli içeriklerin yer aldığı yazılarımı tartışmaya açarak sizlerle paylaşmaktayım. Örneğin; Prof. Dr. Brian Arthur’un “karmaşıklık” üzerine fikirlerinde anlattığı gibi, yönetimler elde ettikleri gücü elden bırakmamak için çıtayı sürekli yükseltmek zorundadırlar. Çünkü başka çareleri yoktur. O yüzden süreklilik arz eden biçimde “Bir yanlış ancak başka yanlışlar ile kapatılmaya çalışılır.” Bu karmaşıklık ve de ardından gelen kargaşalar uygulayanlar açısından “tutarlı hale gelir veya getirilir” Böylece Yanlışların birbirini “desteklemesi” gibi ironik bir durum ortaya çıkar. Zaten adı üzerinde, “karmaşıklık-complexity” üzerine oturtulmuş bir kuramdır. Biraz önce de belirttiğim gibi ben bunu uzun yıllardır kaleme aldığım yazılarımda “sürdürülebilir üstünlükler kuramı” olarak işledim, güncel örneklemeleriyle anlatmaya çalıştım. Adı üzerinde, ele geçen gücü, otoriteyi kaybetmemek için aklınızın alabileceği veya almayabileceği “her yola” başvurulur. Hele bu coğrafyada işleri veya otoriteyi, daha doğru bir ifadeyle iktidarı siyasal İslamcılığa havale ettiğiniz zaman hatalar yeni hataları vazgeçilmez hale getiriverir. Bu durum aslında otobüsünü tamir etmekte dikkatli davranmayan şoförün otobüsün arkasına, “Allah’a emanet” yazısını koymasından başka bir şey değildir. Bu durumda kanımca aslına bakarsanız; Bu dünyayı boş ver, “işleri öbür tarafta hallederiz” demiş olsa, belki daha dürüst olunurdu, diye düşünüyorum. Haksız mıyım acaba?.

Afganistan’dan Libya’ya kadar İslam coğrafyasındaki ülkelerin yer aldığı bölgeye baktığımız zaman, “sürdürülebilir üstünlükler kuramının ne kadar geçerli olduğunu anlarız aslında” İslam coğrafyasının tamamen dışında görünen bir yılı aşkın bir süredir Rusya ile savaş halindeki Ukrayna’yı ve kısmen de olsa o coğrafyanın içine giren Afrika’nın bir kısmını da ‘sürdürülebilir üstünlükler kuramının uygulandığı’ ülkeler arasına rahatlık ile dahil edebiliriz. Çünkü Ukrayna ve yakın çevresinde yer alan eskiden ‘Demirperde’ ülkeleri olarak bilenen bazı doğu Avrupa ülkeleri ile Afrika’nın 7/6’lık bölümünde bulunan ülkeler gayet zengin doğal kaynaklara sahip olmalarına rağmen demokrasiyle idare edilmeyen, o ülkelerin toplumları da eğitimsiz ve kültür düzeyi gayet düşük seviyesinde olmalarından dolayı idarecileri tarafından ne yazıktır ki, ‘sürdürülebilir üstünlükler kuramının uygulandığı’ ülkeler kategorisinde yer almaktadırlar!..