Yedi, sekiz yaşlarından beri yani 48-49 yıldır, hemen hiç aksatmadan gece yatmadan önce ve sabah kalktığımda, yüce Yaradan'a şöyle yakarırım; “Allah'ım beni ve ailemi, her türlü fitnelikten, fesatlıktan, hasetlikten, kem gözlerden, tüm kötülüklerden, kaza ve belalardan koru ve kolla. Benim ve ailemi hayırla ve hayırlılarla karşılaştır, kötülerin şerrinden, kaza ve beladan uzak tut, hakkımızda daima hayırlısını nasip eyle, bizleri doğru yoldan ayırma ya Rabbi..”
Kırk sekiz yılı aşkın bir süredir ettiğim bu dua, Allah katında kabul görmüş olacak ki, 55 yılı tamamlayan 56 yaşa erişen ömrü hayatımda, sekiz ay sonra 34 yıla erişecek meslek yaşamımda, çok büyük ölçüde, hayatiyet arz edecek biçimde, 'şükürler olsun ki, kaza, bela ve felaket yaşamadım.' Son 41 yıllık süreçte sırasıyla babamı, genç yaşta teyzemin büyük kızı olan Nildağ ablamı, İsmail eniştemi, anneannemi, Remzi dedemi, babaannemi, büyük halamın kocası Mustafa eniştemi, annemi, ortanca ve büyük halalarımı, büyük halamın ortanca oğlu Fuat Seyrekoğlu ağabeyimi son olarak da geçen yıl Haziran ayında 3 halamın en küçüğü olan Emine halamı kaybetmenin acılarını ve üzüntülerini yaşamama rağmen, 'takdir-i ilahi budur, kader böyleymiş' diyerek kabullendim, bu kayıplarımdan dolayı asla Yüce Yaradan'a isyan etmedim..
Dedim ya 8 ay sonra 34 yıla erişecek meslek yaşamım boyunca, doğruluktan, dürüstlükten, başta büyük üstat merhum Ekrem Balıbek olmak üzere çoğu bugün hayatta olmayan meslek büyüklerimizden gördüğüm feyz ve terbiyeden ayrılmadım, asla taviz vermedim. Elbette hatalarım, yanlışlarım, kusurlarım da oldu, bu süreçte, ama o hata ve kusurlar, deneyimsizlikten kaynaklanan, acemilik evrelerinde yaşanan asla art niyet taşımayan hata ve kusurlardı. Meslektaşlarımın her birine karşı, hep iyi niyet, saygı ve sevgi içinde yaklaştım, saflık içinde bir sevecenlikle davrandım, istisnasız tümüne..
Ancak çok samimi olarak itiraf etmeliyim ki; Meslektaşlarımın çoğundan en azından aynı ölçüde, iyi niyet taşıyan tavır ve davranışlar ile belirgin biçimde sevgi ve saygı kesinlikle görmedim, halen de görmemekteyim. Birkaç isim hariç elbette. Tüm bunların aksine bazılarından görmediğim kötülük, görmediğim fitnelik, fesatlık ve art niyet de kalmadı. Bazıları ise, daha ileri giderek meslek yaşamımın değişik evrelerinde, ekmeğimle oynama, yalanlar üzerine kurulu senaryolarla iftira atma ve de karalamaya yeltenme cüretini dahi gösterdiler.
Tüm olumsuzluklara karşın, hep dik durmaya, 'onlarla, onlar gibi olmadan' başa çıkmaya mücadele etmeye çalıştım. Sonuçta kazanan, haklılığı er ya da geç ortaya çıkan hep ben oldum. Bu durumda kendime olan inancımı ve güvenimi arttırırken, Allah inancımı da pekiştirerek daha da sağlamlaştırdı. Gazetecilikte, geçmişte 'ağabey' dediklerimin çoğu dolayısıyla sonsuz derecede sevgi ve saygı duyduklarımın büyük bir kısmı, dönemsel açıdan bazı sıkıntılar yaşadığımda, sığınacak güvenli bir liman aradığımda, maalesef, 'nihayet elimize düştü!' dercesine ve dedirtircesine, sanki kölesiymiş gibi, beni kullanmaya, bir limon gibi sıkabildiği kadar sıkıp, sömürtmeye azami gayret gösterdiler. O nedenle, gerçek yüzlerini hazin biçimde gördüğüm, o sözde ağabeylerden(!) hemen uzaklaştım, halen de onlardan uzak durmaya gayret ediyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim, 2016 yılının sonlarında başlayan bu son zorlu süreçte ise bana gayet iyi niyetli biçimde, saygı ve sevgi dolu yaklaşım gösteren, ellerindeki olanaklar ölçüsünde kucak açan Aykut Konya ve Arzu Güler'e içtenlikle bir kez daha teşekkür ediyor, minnettarlığımı belirtiyorum. Onlar sayesinde beş buçuk yıl öncesinde başlayan süreçte bu garip alemin(!) içinde 'yeni bir dünya kurdum' kendime..
Bütün bunları neden anlatma gereği duydum, anlattım, biliyor musunuz?.
Benim, 34 yıla erişmeye ramak kalmış meslek yaşamım boyunca 'kimsenin sıfatından suret çıkartmaya asla niyetim olmadı' bundan sonra da kesinlikle olmayacaktır!.
O yüzden birilerinin, hele ki derelerin altından çok sular akmasına rağmen kendini hala bir halt sanan ama bıraksan iki kazı güdemeyecek ve de iki lafı bir araya getirip doğru bir cümle kuramayacak kadar aciz ve zavallı birilerinin nafile biçimde hala benimle uğraşmaları, adice tezgah kurmaya yeltenmeleri, hiç ama hiç işe yaramayacak, bana dair o hain hesapları er ya da geç onların önüne yüklü birer fatura şeklinde ödenmek üzere konulmuş olacaktır!.
Geçenlerde bir yazımda da belirttiğim gibi bazen zaruret hasıl olduğunda böyle adrese teslim, kişisel özelimdeki duygu ve düşüncelerimi paylaştığım yazılar kaleme alıyorum. Eğer bugünkü yazım bazılarınız tarafından eğer beğenilmediyse, 'fazlaca özel' bulunduysa lütfen kusuruma bakmayın!.
Yorum yapın