Yaradılış olarak, fıtratımız gereği her şeyin en iyisini, en güzelini isteriz. Ancak yapıp ettiklerimiz her zaman mükemmel olmaz, olamaz!
Yanlış da yapabiliriz hata da çünkü her birimiz bu kapasiteye sahibiz…
Her şeyi dört dörtlük, kusursuz yapabilmemiz asla mümkün değil, eksiklerimiz de olur, hatalarımız da…
‘Dört dörtlük’ olamayız ama en iyisi için çabalayabiliriz. En iyiye giden yolda da eleştirilere açık olmamız gerekiyor ki, maalesef eleştiri kültürümüz gelişmemiş bizim toplum olarak…
Eleştirmeyi de eleştirilmeyi de olumsuz bir eylem sanıyoruz. Eleştiri deyince hemen kaçıyoruz da ama iş eleştirmeye gelince yerden yere vuruyoruz hiç acımadan. Dedim ya eleştiri kültürü gelişmemiş bir toplumuz…
Eleştiriden kaçıyoruz, çünkü sürekli onaylanmak, alkışlanmak istiyoruz. Onaylanmak arzusu ne kadar doğal bir şeyse, ‘acaba eleştirilir miyim’ duygusu ile yaşamak, bir o kadar yorucu olsa gerek…
Eleştiri insanı geliştiren bir vesiledir aslında. İnsan bu sayede eksik ve yanlış yönlerini görebilir. Eksiklerini telafi edebilme ve bir daha aynı yanlışa düşmeme fırsatı bulur, motive olur. Burada önemli olan, dozunu kaçırmadan, art niyetli olmadan, objektif olarak ve yapıcı eleştirebilmek…
Eleştirinin dozunu kaçırdığımızda ise, amaçtan uzaklaşıyoruz. ‘Eleştiri’ adı altında insanları çoğu zaman ‘linç’ ediyoruz. O yüzden eleştirinin üslubu ne kadar önemliyse, zamanı ve yeri de önemlidir. Zamansız ve usulü yanlış bir eleştiri, insanları kırabilir. Hatta hayatınızdan çıkmalarına sebep olur, bir çuval inciri berbat edebilirsiniz…
Eleştirinin dozunu ayarlayabilmiş ve ‘öz eleştiri’ yapabilme yetisi gelişmiş kişiler, hayatta her zaman başarılı olurlar. Hiç kimse dört dörtlük olamaz. Bunu iddia edenler de yanlış ve eksik taraflarını göremez, kör noktaları çok olur. Böyle olduklarını iddia edenlere zaten itibar edilmez, çünkü gerçek dışıdır…
Eleştiri; bir anlamda durum değerlendirmesi yapmaktır. Ne kadar kör noktalarımızın olduğunu anlamak ve bunların çoğalmasını engellemek için öz eleştiri yaparak, tedbirimizi almalıyız. Bir de yakınlarımız tarafından yapılan uyarılara açık olmalıyız…
‘Dost acı söyler!’ Gerçekten de dost acı da olsa, dostun kusurunu, dostun iyiliği için söyler. Çevrenizde sizi sürekli alkışlayan, uyarması gereken yerlerde uyarmayan, hatalarınızı görmezden gelen insanlar varsa eğer, onlar gerçek dost değildir. Belki de sürekli alkışlanmak istediğiniz için, eleştiriye kapalı olduğunuz için gerçek dostlarınızı kaybetmişsinizdir! Kim bilir? ..
Yorum yapın