Biliyorum ve farkındayım, bu bir düş bu bir hayal. Hayalin ötesinde istek, arzu ve yaşama dair umutlar. İşte hepsi “emekli olunca Ege’de bir sahil kasabasına yerleşeceğim” cümlesinde saklı. Daha dingin bir hayat ve yaşama umudu. Havası, doğası Kaz dağları ve denizleriyle bambaşka bir Ege. Ve Ege denilince akla ilk gelen yer Ayvalık.
Ayvalık sarımsaklı sapağında bir billboard var ve şöyle yazıyor: “Balıkesir muhtemelen dünyanın en güzel kenti” işte o Balıkesir’e bağlı Ayvalık’tan bahsedeceğim. Son zamanların turist akınına uğrayan doğa harikası Ayvalık’tan. Uzun bayram tatillerinde kalabalık dolayısıyla şehir merkezine araçla girilemeyen Ayvalık’tan.
Huzuru hissettiğiniz bir hava hâkim. Her bir yanından tarih fışkırıyor. Antik çağdan günümüze kadar gelen tarihi, atmosferi, köklü geçmişi, kültürel ve doğal zenginliğini hissediyorsunuz. Şehrin her bir yanını begonvil ve sardunya kokuları sarmış. Rum evleri, camileri, kiliseleri, denize dik inen daracık taş sokakları, adaları, çarşısı, sahili, mavi bayraklı plajları, zeytinyağı kokusu ve daha nice güzelliğiyle mıknatıs misali sizi kendine çekiyor. Kendinizi büyülü bir dünyada hissediyorsunuz.
Zeytin kokusu demişken; zeytinle bütünleşmiş bir şehir. Her birinin tarihi seyrine tanıklık ederek 600-700 yıllık zeytin ağaçlarının altında çayınızı kahvenizi yudumlarken tarihi bir yolcuya çıkabilirsiniz. Bu koca ağaçlar nelere ve kimlere şahitlik etti kim bilir? Ve halen bolluk be bereket simgesi olarak asırlar boyu ürün vermeye devam ediyor. Yöre halkının en büyük geçim kaynağı zeytinden sağlanıyor.
Cunda adasına doğru ilerlerken bize eşlik eden sahil manzarasına hayran kalıyoruz. Ayvalık merkezle Cunda adasını birbirine bağlayan küçük bir köprüye geliyoruz ve tabelada şöyle yazıyor: “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü.” Köprü üzeri resim çektirenler, olta ile balık tutanlar ve Ayvalık manzarasının keyfini çıkaran insanlarla dolu. Başlıyoruz adanın keşfine, sahilden bakıldığında Aşıklar Tepesi de dinilen en tepede dalgalanan bir bayrak ve bir yel değirmeni gözüküyor. İşte orası Rahmi Koç Müzesi'nin elden geçirip restore ettiği ve çok güzel bir yer haline getirdiği müze, kitaplık ve kafe. Tüm Ayvalık ve Cunda adasına kuş bakışı bakabilirsiniz.
Bir zamanlar kilise olarak kullanılan odanın bir tarafında freskler varken diğer tarafında cami yazıları, raflarında ise değişik konularda kitaplar var. İşte kültürel zenginlik budur dedirten biçimde. Hemen ilerisinde Bekir Çoşkun kütüphanesi yer alıyor. Cunda adasının sizi Akvalığa bağlayan farklı bir ruhu var. Gördüğünüz yerden kopamıyorsunuz. Patriça ve Ortunç koyu doğallığı ile sizi mest ediyor. Cunda sahilinde yan yana dizilmiş restoran ve kafelerde Girit mutfağına özgü mezeler ve balıklarla güneşi batıra bilirsiniz.
Her güzelin bir kusuru vardır
Bu kadar güzelliklerden bahsetmişken, birde madalyonun diğer yüzü var. Pandemi döneminde, özellikle yaşlılar buradaki yazlıklarına geldiler ve evlerini kışın da yaşayacak hale dönüştürdüler. Uzaktan çalışabilen gençler de aynı dönemde buraya geldi. Buranın yerlileri değişen profilden memnun olmamaya başladı. Memnun olmayan başka bir grup da bizim gibi yani büyük şehirden buraya gelip yerleşenler. Biz de bizden sonra gelenleri beğenmemeye başladık. Nasıl bir zamanlar bazı yerler, mesela Kumburgaz, Avşa, Erdek parlatıldıysa son yıllarda da Ayvalık parlatıldı. Ama tabii bu durum esnafa yaradı.
Özellikle son dönemlerde fiyatlar uçuk hale geldi. Esnaf kazandıkça üzerine daha fazla koymaya başladı. Eskiden sadece bilenlerin ve yakın bölgelerde yaşayanların gittiği ilçe, şimdi turların da etkisiyle yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramış durumda. Cunda’da birkaç meze, balık ve minik içecekle binlerce lira ödemek zorunda kalıyorsunuz. Geçmiş yıllarda revaçta olan Bodrum, Kuşadası, Marmaris gibi yerlerin kaderini Ayvalık yaşar mı diye düşünüyorum. Ayvalık deniz hudut kapısından Midilli adasına gitmek için oluşan kuyruklar aslında bu sorunun cevabını veriyor. Midilli kuyruğunun nedenlerinden biri de tam da bu.
Umuyorum! Ayvalık günümüze kadar koruduğu doğal güzelliklerini korunmaya devam edecek. Fırsatçı esnafa ve ranta izin vermeyecek. Halkına sahip çıkacak. Cunda’da bir akşam üstü, güneşi hiç batırmadıysan, ilk kadehi sağlığa, ikinci kadehi dostlara, son kadehi ona kaldırmamışsan, eksik yaşamışsın demektir. Ve biz Egede, küçük bir sahil kasabasına yerleşme hayallerimizi bir gün gelecek Ayvalık’la gerçekleştireceğiz.
Sağlıcakla...
Damga gazetesinden alıntıdır.
Saygılarımla
Osman Köse
Yorum yapın