Dün bu sütunlarda bilmem kaçıncı defa ‘gördüğüm lüzum üzerine’ bir kez daha yayımlanan 'Kamuoyunun genel görünüme bakışı' anlamına gelen 'efkar-ı umumiyenin manzara-ı umumiyesi' anlamına gelen yazımın başlığına konu ettiğim içeriğin bir anlamda ‘ayrıntılı izahatını’ bugün de anlatmayı sürdüreceğim;
Gün gibi aşikar hakikatleri, doğru şekilde hiç çarpıtmadan ve saptırmadan ortaya koyanların, açıklayanların 'vatan haini' ilan edildiği, soygunları, yolsuzlukları, tüm olup bitenleri cesaretle açıklayan siyasetçilerin, yazıp çizen, araştıran gazetecilerin ihanetle suçlanıp, tutuklanarak hapse tıkıldığı, ya da işsiz bırakıldığı mevcut ahval ve şerait (varolan ortam ve koşullar) içinde medya patronlarının bu duruma ses çıkarmayıp demokrasiden yana saf tutmayı ticari karlarının azalmasına bir vesile olacağı endişesiyle sessiz ve tepkisiz kalmalarını esefle yani kahrolarak izleyip durmaktayız maalesef!..
Efkar-ı umumiye(kamuoyu) içinde bulunduğu 'atalet içindeki akıl tutulmasının aymazlık halinden dolayı' uykusunu mışıl mışıl sürdürürken gazetecilerin çoğu üzerinde kurulmuş olan tahakküm (zorlama ağır baskılar) artarak devam etmektedir. Demokrasiye, laik rejime, hukuk devletine, temel insan hak ve özgürlüklerine, vatandaşın cebindeki paraya kastedenler bu alemde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm idaresinin mümessiliymiş gibi davranmakta asla bir beis görmemektedirler. Medya patronları da bu gibi mümessillerin adeta iş ortağı ve gür sesi olmakta katiyen tereddüt etmemektedirler. İşte bu bütün bu şeraitten (koşullardan) daha elim ve vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, yazmayı, görmeyi, duymayı, hatta düşünmeyi yasaklayacak ölçüde ileri gitme cüretini göstererek koskoca bir milleti rezil-i rüsva etmekte hiçbir mahzur (sakınca)görmemektedirler. İşte bu meyanda matbuat meslek-i ahlakının (basın meslek etiğinin) iç ve dış düşmanları da hiç boş durmayarak bütün kainatta (tüm evrende) emsali (eşi) görülmemiş bir yozlaşmanın mümessili (temsilcisi) olarak suhuletle (sessizce) icra-i faaliyetlerinin idame (eylemlerini sürdürmektedir) ettirmektedirler. Mevcudiyet ve istikbalinin yegane temeli, doğru ve gerçek havadis olan matbuatın idaresinde hakimiyet kuranlar 'meslek ahlakının en kıymetli hazine olduğunu' pek çabuk unutmuş görünmektedirler. Diğer taraftan basın emekçileri ise, kendilerini doğru ve gerçek havadis hazinesinden mahrum etmek isteyen dahili ve harici bedhahların (iç ve dış düşmanların) gücüne şartsız boyun eğerek teslim olmuş, sahne-i siyaseti (siyaset sahnesini) kurda, kuşa ve de eşek arılarına(!) terk etmiş gibi görünmektedirler. 'Memleketin pür melali gerçeklerin tevkif edildiği yalanların ve iftiraların ise serbest bırakıldığı bir vaziyet almış gibi bir vaziyet altındadır!..'
İşte tüm bu sebeplerden ötürü matbuatın (medyanın) hemen hemen tüm kaleleri cebren ve hile ile bir şekilde zapt edilmiş, iktidarı destekleme, yolsuzluk ve usulsüzlükleri örtbas etme maksadıyla sükud-u dühula (susturulmuştur) erdirilmiş haldedir. Efkar-ı umumiye (kamuoyu) ile muhaberatın (iletişimin) büyük önem arz ettiği böyle dönemlerde medyanın tüm kalplerine girilmiş, vicdanlar köreltilmiş, ahali (halk) bir dirhem hakiki havadis, (gerçek haber) bir satır doğru makaleden mahrum (yoksun) bırakılmıştır. Üç kuruşluk şahsi menfaatler (kişisel çıkarlar) uğruna bütün makaleler amacından saptırılmış; gerçekler tevkif edilmiş (tutuklanmış) yalanlar serbest bırakılmış, hürriyeti (özgürlüğü) müdafaa eden(savunan) beyinler esir (tutsak) edilmiştir. Bütün bu şeraitten (koşullardan) daha elim ve vahim olmak üzere gazete, mecmua (dergi) radyo ve televizyonlarda iktidara sahip olanların ekseriyeti (çoğunluğu) gaflet ve dalalet ve hatta o güzel mesleklerine ihanet etmeye başlamışlardır. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini (kişisel çıkarlarını) siyasi müstevlilerin ticari, mali ve siyasi emellerine tevhit etmekte hiçbir mahsur (sakınca) görmemişlerdir!..
Daha ne yazayım be kardeşim. Yazacağımı yazmışım işte!..
Hem de bir değil birkaç defa son birkaç yıl içinde…
Yorum yapın